Efsane Olan Alevi Katliamı mı?

Efsane Olan Alevi Katliamı mı?

AKP hükümetinin özelliklerinden birisi uyguladığı yap boz politikasıdır.

Bunların son halkasını üçüncü köprü sürecinde yaşıyoruz. Milyar dolarlık inşaat başlar, yüzbinlerce ağaç katledilir yetmez; inşaat başlar başlamaz köprünün güzergâhı değiştirilir. Bu süreçte hükümetin zihniyeti de yeniden kendini ele vermiş olur.

Güya kuş yolu zarar görecek, su kaynakları dikkate alınmamış, inşaat alanında tarihi doku varmış gibi gerekçeler ile kamuoyunun karşısına çıkıyor sayın bakan. En masum yaklaşımla şu soruyu sormak bizim hakkımız.

Demek ki bu proje bakanlığın önüne başkaları tarafından bırakılmış.

Geriye dönüp baktığımızda görülen şu: köprüye verilen ‘Yavuz Sultan Köprüsü’ ismi ile Alevi kardeşlerimize karşı ciddi bir haksızlık yapıldı. Yaşanan toplumsal gerilimin dozu arttırıldı. Haliyle toplumda bir mağduriyet oluşturularak kamuoyunun dikkatleri farklı yere çekildi. Aslında köprü güzergâhı rantın da zirve yaptığı coğrafi mekânlardı. Burada dönen dolaplar konusunda kamuoyunun çok da işin içinde olmaması gerekirdi. Bir derece bunu başardılar. Ancak güzergâhtaki değişiklikle yakayı ele verdiler. Basın yayın, sivil toplum örgütleri ve ilgili birimlerin bu konuda araştırma yapmalar gerekir.

Sonuç olarak Yavuz Sultan köprüsü, ismiyle cismiyle milleti taşıyamayan bir proje olarak görülüyor.

Derler ya özrün kabahatinden büyük olması, tam o cinsten.

Ulaştırma bakanına köprünün adı değişecek mi diye sorduklarında verdiği cevap tam bir fecaat. Alevi katliamının bir efsane olduğunu vurgulayan sayın Binali Yıldırım "Köprünün adı değişmeyecek. Yavuz Sultan Selim, Alevi kırımına dair iddialar soyut iddialardır... Artık bunları aşmamız lazım. Aleviler Alevi hassasiyeti, Sünniler Sünni hassasiyeti... Aşalım artık bunları." deyiverdi.

Bakın bu ne anlama geliyor.

Yarın bunlar tarih kitapları yazarken bunlar PKK’nın yaptığı insan kıyımları için de soyut kavramdır, efsanedir ifadesini kullanırlarsa şaşmamak gerekir.

Başbakan Tayyip Erdoğan haçlı seferlerini kültürel ve ekonomik bir alışveriş olarak tarif etmektedir. Müslüman Türk’ün iliklerine kadar düşmanlığı temsil eden emperyalist bir işgal hareketi olan haçlı seferlerini bile ters yüz etti bunlar.

İşte bu zihniyet kalkmış yine tarihi bir hadiseyi ters yüz etmeye çalışıyor.

Her fırsatta tarihle yüzleşmekten bahseden hükümet işine gelmeyince hemen konuyu sulandırıyor.

Fakat buna güçlerinin yetmesi mümkün değil.

Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’in üzerine giderken kendine göre bir tedbir alıyor. Alevilerin Şah İsmail’in tarafında yer alabileceğini hesaba katarak 40 bin Alevi’yi kılıçtan geçiriyor.*

İşin bir başka vahim tarafı Yavuz’un yaptığı katliama verilen fetvadır.

Yavuz döneminin Şeyhulislamı Ebusuud efendi, fetvasında Kızılbaş topluluğunun topluca öldürülmeleri dine göre helal midir? Bunları öldürenler gazi bu sırada ölenler şehit olur mu? sorusuna "Kızılbaşların topluca öldürülmesi elbette dinimizce helaldir. Bu en büyük kutsal savaştır. Bu yolda ölmek de şehitliğin en ulusudur" cevabını vermiştir .**

Yaklaşan seçimlerden dolayı sayın bakan konunun üstünü örmeye çalıştı. Oysa yaklaşımları çok daha farklı idi.

Oy avcılığına çıkan ve Alevilerin desteğini almak için bildik duygusal manevraları yapan başbakan bu konuda ne düşünüyor acaba. Çorum mitinginde, Ebusuud efendiden ne kadar gurur duyduğunu açıklamıştı, unutmadınız değil mi!

 ***

Bazıları ısrarla kaynak soruyor. İsteyen okuyucular az zamanda internet üzerinde araştırma yaparak kaynaklara ulaşabilirler. Makale kaynak göstermekten ziyade, hadiseyi yorumlamaktır. Yine de kaynak veriyorum.

*TC.B.O.A. Genel Müdürlüğünce “Mühimme Defteri”leri yayınlanmıştır. Çok sayıda Alevilere ilişkin belge vardır. Atilla Çetin; “Başbakanlık Arşiv Kılavuzu” İst.1979 Kitabında: Kızılbaşlar için özel ciltli gizli kayıtlar vardır ki bunlara “Mühimme-i Mektum” denmektedir.

** Erdoğan Aydın. Nizam-ı ÂIem ‘in gayri resmi tarihi. sayfa: 395-396