2010 dan 2011 e

Geçtiğimiz yıl yapılan referandumun sonuçları itibarıyla Türkiye'nin yeniden şekillenmesinin kapısı açıldı. Bugün milletimiz fertlerine soralım, "referandumda ne oylandı' diye. Dün neye oy verdiğini bilmeyen vatandaşımız, bugün de neler olduğunun farkında mı acaba? El cevap: hayır. Hükümet oylama sürecinde: “Kadınlara, çocuklara ve engellilere hak”, “12 Eylül'den hesap sorulacak”, “Vesayete hayır” propagandasına sıkça vurgu yaptı.

İktidarın bütün baskısına rağmen Anayasa değişikliği referandumu süreci %58 evet, %42 hayır olarak sonuçlandı. Peki, neticede ne oldu? Hukukun siyasete teslim edilmesi, yabancı sermayenin çok daha rahat at koşturması referandumun sonucu oldu. Kadınlar, çocuklar, engelliler, 12 Eylül ve vesayet kavramları ise bir sonraki seçimlere malzeme olarak rafa kaldırıldı.

Gelelim ekonomiye, 2010 senesinde dünya ekonomisi kara bir yıl yaşadı. Amerika, Avrupa devletleri krizden epeyce nasibini aldı. Yunanistan, İrlanda iflasın eşiğine kadar geldi. Avrupa Birliğinin 5. Büyük ekonomisine sahip olan İspanya'nın ekonomik olarak çökeceği ifade edilmeye başlandı. "İspanya çökerse, Avrupa çöker' genel kabulü, aslında batının kendi kendisini nasıl yorumladığını göstermektedir.

Dünyada bir türlü çözülemeyen ekonomik krizin bizzat sistemin kendisine ait ve yapısal olduğu, kapitalizmin çökmekte olduğu kabul edildi. Tam da bu aşamada, sayın Prof. Dr. Haydar Baş beye ait olan Milli Ekonomi Modeli, Rusya ve Amerika başta olmak üzere sekseni aşkın dünya devletlerinde gündeme geldi ve kısım kısım uygulanmaya başlandı. Her zaman olduğu gibi Milli Ekonomi Modeli batıda gündem olduktan ve uygulanmaya başlandıktan sonra ülkemiz siyasilerinin ve ilim adamlarının dikkatini çekmeye başladı. Heyhat ki, milletin gözünün içine baka baka projenin sahibini ve ismini söylemeksizin, sanki kendi malları, kendi ilmi buluşları gibi ifade etmeye başladılar. Bunlara karşı milletin verdiği cevap ise “bu görüşler, İş ve Aş Haydar Baş patentlidir” demek oldu.

ülkemiz ekonomisine gelince, basın yayın neredeyse çaldıkları tamtamlarla 2010 yılını ekonomide başarı yılı ilan ettiler. Doğrudur kendileri adına, bu haberi yapma adına, ekonomik olarak iyi durumda olabilirler. Ama milletin hali hiç de iç açıcı değildir. Nasıl iyi olsun ki, Merkez Bankasının açıkladığı ödemeler dengesi bilançosuna göre, 2010 yılının 10 ayında cari açık geçen yılın aynı döneminin 4 katına yakın artarak, 35 milyar 723 milyon dolara ulaşmıştır.

2009 yılının ocak-ekim döneminde 9 milyar 199 milyon dolar açık veren cari işlemler hesabında, 2010 yılının aynı dönemindeki artış oranı yüzde 288 olmuştur.

2010 yılında önümüzdeki yıllarda meyvesini toplayacağımız gelişmelerin tohumu da atıldı. Alevi - Sünni beraberliği adına Prof. Dr. Haydar Baş beyin Ehl-i Beyt külliyatı birbirini anlama ve Ehl-i Beyt paydasında buluşma adına, tarihi bir görev yüklenmiştir. Bu gelecekteki güzel günler adına bir işaret fişeği olmuştur.

Yandaş basın yayına bakıldığı zaman her şey tozpembe gösterilmektedir. Yapılan toplum mühendisliği ile âdete insanlar bizzat kendilerinden uzaklaştırılmaktadır. Bu tezgâhtan kurtulmanın yolu kendimiz merkezli, işyerimiz merkezli, sokağımız merkezli bir analiz metodu ortaya koymak zorundayız. Bizzat yaşayarak hakka'l-yakîn bildiklerimizi esas alarak bize sunulan bilgiler ve raporlar değerlendirilmelidir.

2010 yılı, Prof. Dr. Haydar Baş beyin tespitlerinin ve çözümlerinin ne kadar doğru ve haklı olduğunu göstermiştir. Yaşanan bu hadiseler hakkında onlarca yıldan beri Sayın Baş, bu gelişmelere ışık tutmuş basın önünde, kamuoyu önünde açıklamalar yapmıştır.

Milletin hali, zihni gidip gelen unutkan insanların haline döndü. Evin anahtarı, arabanın anahtarı elinde, kendi avucundadır. Fakat o farkında değildir, unutmuştur anahtarın avucunda olduğunu, arar da durur, birisi onu ikaz etmeden kolay kolay bulamaz avucunda sıkı sıkıya tuttuğunu. İşte millet olarak birbirimizi ikaz etmek de önemli ve hayatidir.

Ezcümle “insanlar layık oldukları şekilde yönetilirler. Yöneticiler elbette suçlular, kul nezdinde de yüce Allah'ın huzurunda da hesabını verecekler. Ancak burada iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırmamız gerekmiyor mu? Hiç mi vatandaş olarak bizim suçumuz yok. Bu insanlar uzaydan gelmediler. Bu toplum içinde büyüdüler ve bu toplum bu insanlara yetki verdi. Madem, "yiğit düştüğü yerden kalkar' öyleyse vatandaş olarak gücün ve iradenin sahibi olarak, haklıya hakkını haksıza haddini bildirmenin zamanı gelmiştir. Aksi halde tarih mahkemesinde de, mahkeme-i kübra'da da vay halimize….

özet olarak, 2010 yılı karanlıkların zifiri bir karakter kazandığı yıl olmuştur. Tohumları yıllar önce ekilen ayrık otu dikenleri etrafımızı sarmıştır. Millet olarak bu tablodan kurtulmak istiyorsak, 2011 yılı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet Milli Devlet ve Ehl-i Beyt açılımı projesinin millet nezdindeki yankısının seçim sandığına yansıması gerekmektedir.

Op. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi