AB  üyelik süreci: Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir

AB  üyelik süreci: Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir

Türkiye'nin Avrupa Birliğine ilk başvurusu 1959'dur. O zamanki ismiyle Avrupa Ekonomik Topluluğu olan AB ile ortaklık anlaşması (Ankara Antlaşması) 1963’de imzalandı. AB'ye girmek istenmesinin sebebi antlaşmanın 2. maddesinde yazılı. Antlaşmanın 2. maddesine göre temel amaç, Türkiye ekonomisinin hızla kalkınması, Türk halkının istihdam düzeyi ve yaşam standartlarının yükseltilmesini sağlamak.

Aradan geçen bu kadar zamanın muhasebesine baktığımızda, temel amaçtan son derece uzaklaşıldığı görülecektir. 2013 yılında İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO)'nun “Türkiye-AB: Bitmeyen Senfonide 50 Yıl” adlı raporunda, AB yolunda en heyecan verici gelişme olarak görülen Gümrük Birliği ile dış ticarette verilen açığın son beş yılda 100 milyar dolara yaklaştığı, toplamda ise 221 milyar doları aştığı ifade edilmektedir. Görüldüğü gibi AB süreci adeta Lozan anlaşması ile kaldırılan kapitülasyonları yeniden getirmiştir.

AB devletlerinin tek ortak noktası hepsinin de hristiyan olmalarıdır. Avrupa ismi, Yunan mitolojisindeki Europa adlı prensesten gelmektedir. Ayrıca resmi olarak Avrupa ismi ilk defa dönemin papası tarafından kullanılmıştır. O zaman savaş halindeki Avrupa devletlerinin kendi aralarında birlik oluşturarak İstanbul'u kuşatmaları için kullanılmıştır. Avrupa kimliği Roma Hukuku, eski Yunan geleneği ve Hıristiyanlığın sentezidir.

Türkler 60 yıldan beri Avrupa'nın kapısında bekletilirken üyesi olan Hristiyan devletler 10 yıl bile bekletilmeden üyeliğe alınmıştır. Türkiye’nin üyeliğe alınmayacağını Sn. Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, ta 1987 yılında Berlin’de verdiği bir konferansta söylemiştir. Haydar hoca ilerleyen yıllarda da hep aynı görüşü dile getirmiştir.

Türklüğün bir kültür birliği olduğunu aynı zamanda etnik bir gurubun da adı olduğunun altını çizmiştir. Hacı Bektaş 'ı Veli'nin Anadolu’daki değişik ırk ve inançtan olan halkları İslam kültürü, İslam medeniyeti, İslam ahlakı, fazileti ve diniyle yoğurarak bir millet haline getirdiğini, Türk kimliğini ortaya koyduğunu tespit etmiştir.

Haydar Baş beyin açıklamasından 10 yıl sonra batılılar da Türkiye’nin inanç farkından dolayı alınmayacağını ifade etmişlerdir. 16 yıl Almanya başbakanlığı yapmış olan Helmut Kohl bunlardan birisidir.

AB süreci esnasında dini ve milli olarak devlet ve millet olarak çok zarar görülmüştür. Maalesef siyasiler hala AB’nin kapısında bekleme acziyeti içerisindedirler.

AB kendi içinde de rahat değildir. Ekonomik olarak kriz içindedir. Birlik üyesi devletler İngiltere’nin (BREXIT) peşinden birliği terk etmek için referandum hazırlığı içindedir. Bütün bu yaşananlar Haydar Baş beyi takip edenler için sürpriz değildir. AB’nin para birliğine girdiğini, yer altı zenginlikleri olmadığı ve nüfusu yaşlandığı için dağılacağını dünyada yıllar önce söyleyen ilk ve tek lider sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamız olmuştur.

….

Gelelim yeniden Ankara anlaşmasına. Ankara anlaşmasında ifade edilen ekonomik inkişafın elde edilmesinin yegâne yolu, Milli Ekonomi Modelidir (MEM). Sn. Prof. Dr. Haydar Baş hocamız; ekonomide sürekli büyüme, tam istihdam ve gelirde adaletli dağılımının yollarını model olarak ortaya koymuştur.  Başta Rusya olmak üzere dünya devletleri MEM’den istifade etmektedir.

Devlet ve milletimizin gününü ve geleceğini düşünenler Haydar Baş beye ihtiyacımız olduğunu geç kalmadan anlamalıdırlar.