ABD ye ‘evet’ demek, Mezhep savaşına ‘evet’ demektir

ABD ye ‘evet’ demek, Mezhep savaşına ‘evet’ demektir

Emperyalist batı hedeflerinden hiç taviz vermiyor. Yeri geldiğinde diplomatik, yeri geldiğinde ise askeri olarak girişimlerde bulunuyor. Unutmamak için tekrar etmekte fayda var. Bütün bu yaşananlar BOP ekseninde gerçekleşiyor.

Süreci iyi okuyabilmek için kronolojik olarak bakmak
gerekir. Ara dalgalanmalarda iniş ve çıkışlar olsa da, ana vektörde İslam
coğrafyasının işgali ve Müslümanların kan ve can kaybında artış görülecektir.
Bu süreç bilinmesine rağmen ne oluyor da, Müslümanlar uyanmıyorlar.

Bunun ana sebeplerinden bir tanesi, İslam âleminin kendi
arasında bölük pörçük olmasıdır. Yetmedi milletler de kendi içinde çok
parçalara bölünmüş, nerdeyse millet olma vasıflarını kaybetmiş durumdadır.

...

Son aktüel gelişmelerden hareketle dikkatli olunması gereken
konuların altını çizmekte fayda vardır.

ABD’yi hala stratejik ortak kabul edip birlikte yüründüğü
takdirde gidişatın akıbeti bellidir. Amerika öteden beri Türkiye ile İran’ın
çatışmasını istemektedir. NATO adı altında İran’a karşı planlanan bir operasyon
ile ülkemiz bu işe karıştırılmak istenebilir. Özellikle ülkemizdeki ABD
üslerinin İran'a karşı kullanılması komşumuz ile aramızı ciddi anlamda
açacağından, ABD bu hareketi yapmanın gayretinde olacaktır.

Trump'ın, siyonizmin en büyük destekçisi olarak ABD
büyükelçilik binasını Kudüs’e taşıması önemli bir dönüm noktasıdır. İslam
âleminin bütün muhalefetine karşın Trump, siyonizmin tüm isteklerini yerine
getirmeye çalışmaktadır. Kudüs Gücü komutanı Şehit General Kasım Süleymani’nin
katledilmesi de bu kapsamdadır.

...

Bütün bu yaşananlardan ders çıkarmadığımız takdirde sonuç
pek acı olacaktır. Batılı güçler kıyamet savaşı da denilen "Armegeddon’a
ciddi manada hazırlık yapmaktadır. Evangelistler bu konuda şahin politikalar
izlemektedir. Son ABD başkanlarının ve özellikle ABD başkanı Trump'ın bu
konudaki ölçü ve sınır tanımaz çıkışları dünyanın gözü önünde yaşanmaktadır.

Artık söze değil öze ve sonuca bakarak hareket etmemiz
gereken günler geldi ve geçiyor.

Dost ve düşman ayrımını; doğru ve yanlış ayrımını net olarak
yapabilmek zorundayız.

Bu anlamda son otuz yılın siyasi, sosyal ve ekonomik
gelişmelerini analiz etmek yeterlidir. Görülecektir ki, ülkemizde olsun dünya
da olsun bir kişi müstesna süreci ön görememiştir. Prof. Dr. Haydar Baş
hocamız, emperyalist batının bütün oyunlarını gördüğü gibi bunlara yönelik
tedbirleri de ortaya koymuştur.

İslam âlemine yönelik işgal projelerine karşı, mutlaka
birlik ve beraberliğin esas olduğunu ifade etmiştir. Özellikle Şii, Alevi,
Sünni birliğinin Ehl-i Beyt paydasında gerçekleşeceğini ortaya koymuştur.
Ekonomik işgalin ancak milli paralarla önüne geçileceğini ispatlamıştır. Millet
varlığımızın ancak Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde olduğumuz takdirde
devam edebileceği tespiti kamu vicdanında yer bulmuştur.

Artık doğru ve yanlış bellidir. Doğrunun adresi belli olduğu
gibi yanlış da gün gibi ortadadır. Millet bir karar vermek durumundadır.

Yanlışta ısrarla acı sona doğru gitmek mi, yoksa doğrunun ve
çözümün yanında yer almak mı…