Alevileri Nasıl Algılıyoruz?

İşin garip tarafı Şia hakkında bu tür yalan yanlış bilgiler bütün İslam coğrafyasında hâkimdir.
Hepimizin hayatında yaşadığı hatıralar vardır. Benim de bu konuda yaşadıklarım var.
Azerbaycan'da gittiğim İmam Musa Kazım'ın kızının türbesinin de bulunduğu “Bibi Heybet camii”ne gitmiştik. Namazdan sonra cemaat, imam efendi ile musafaha yapıyor. Her defasında farklı bir dua ediliyor ve akabinde duaların kabulü için bir salavat deniyor ve hep bir ağızdan salavat getiriliyordu.

Yine yıllardan beri iş yerimin yakınında bulunan Caferilerin camisinde bir Cuma namazı kılmaya karar vermiştim. Merakımı gidermek istiyordum. Hutbe esnasında ne zaman peygamberimizin mübarek ismi geçse cemaat ayağa fırlıyor ve hep bir ağızdan, "Allahumme Salli Ala Muhammed ve Ali Muhammed" diyorlardı.

Bitmedi, bir başka hatıram da şu; geçen yıl hacda Arafat'tan Müzdelife'ye inerken bizi Caferilerin arabasına bindik. Arabanın içerisi çok kalabalık iğne atsanız yere düşmez. Yerlerinin darlığından dolayı şikayet etmeğe başladılar. Bunun üzerine hocaları “yerlerimizin genişlemesi için bir salavat getirelim” demez mi. Bütün cemaat aşk ile salavat getirdiler. O andan itibaren kimseden bir şikayet gelmedi.

Bütün bunları gördükten sonra yıllar öncesinde yaşadığım bir hatıraya da hayıflanıyorum. Haseki hastanesinde doktor olarak çalıştığım yıllarımda hastane dışında da görüştüğüm bir aile bir gün beni “Matem günü ”ne çağırmıştı. Alevi olduğunu öğrendiğim bu aile ile bir daha görüşmemiştim.

Gelelim Bektaşiliğe. Bektaşilik konusunda genel anlamda bildiklerimiz Bektaşi fıkralarında anlatıldığı kadardır. Oysa Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın öncülüğünde yaptığımız Hacı Bektaş ziyaretinde gördüklerimiz çok farklıydı. Ziyaret esnasında yapılan sohbette, dini hassasiyet; devlet ve milletimize bağlılık konusunda ana çizgiler itibarıyla birbirimizden farkımızın olmadığını görmüş olduk. 13. yüzyılda Anadolu'nun İslamlaşmasında Hoca Ahmed Yesevî'nin talebelerinden olan Hacı Bektaş'ı Velinin çok büyük fonksiyonu vardır. Anadolu'da yerleşik bulunan etnik unsurların İslamlaşarak Türkleşmesinde ortak bir potada eriyerek millet olmasında Ehl-i Beyt ailesinden olan Hacı Bektaş ve erenlere çok vefa borcumuz ve himmet talebimiz vardır.

O halde toplum olarak bir algı oyununa kurban gitmemek için sosyal barışı temin etmemiz gerekmektedir. Bu uğurda kendisi sünni bir alim olan ve hayatını Ehli Beyte bağlılık içinde yaşayan ve her platformda yaşadıklarını anlatan Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza müteşekkiriz.