Anadolu’yu konuşmak istiyorum

Anadolu’yu konuşmak istiyorum

4 ay boyunca vatan topraklarına dışardan saldırı oldu.

STÖ’ler gazete ilanı verdiler, sesimizi duyun dediler.

Vatanın bir çakıl taşı, organizmadaki bir hücre gibidir; her il, bir uzuv misalidir. Uzvunu duymayan, hissetmeyen bir iktidar milletin başına musallat olmuştur.

Daha geçtiğimiz haftalarda bir günde tam 17 bomba saldırısına bizzat şahit oldum.

Yandaş medya, yangının hararetini değil de resmini gösteriyor.

Güvenlik gerekçesiyle doğu ve güneydoğu Anadolu’da taş üstünde taş bırakılmıyor.

Ortada bir gerçek var. Bölge boşaltılıyor.

Kilis örneği üzerinden Güneydoğuyu Doğu Anadolu’yu  anlatıyorum.

Ülkemizin geleceği adına bir projeksiyon yapmaya çalışıyorum.

Bugünlere bir anda gelinmedi.

Uygulanan milli olmayan kuyruk siyaseti ile bugünlere gelindi.

Sizin evinize hiç bomba düştü mü?

Siz hiç evinizi barkınızı terk etmek zorunda kaldınız mı?

Bu soruyu bütün halkımızın kendi kendine sorması gerek.

Üniversitede bu soruyu sorduğumda güneydoğulu öğrencilerim ‘evet’ dedi.

Elbette terörle mücadele edilecek, elbette anneler ağlamasın, bunun yolu, nereden geçerse geçsin bombalar değildir.

Bugün gerek dışardan gerekse içerden kaynaklı bombaları konuşuyorsak, bunun sorumlusu 15 yıldan beri tek başına ülkeyi yöneten AKP hükümetleridir.   

Bizim kültürümüz de insanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesi vardır.  İnsanına sahip çıkamayan devletine nasıl sahip çıkacak.

Bölgede ticari faaliyetler bitmiş durumda, iç göç almış başını gitmiş. TESK son dört ayda çoğunluğu doğu ve güneydoğu anadoluda olmak üzere tam 36 bin esnafın işyerini kapattığını açıkladı. Kendi evinde barkında bile, işi aşı temin edilemeyen halk mülteci konumuna düşürüldü.  Oluşacak sosyal sorunlar, meseleyi daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir.

Hükümetin iş başına geldiği günden bugüne izlediği yanlış politikalar yüzünden bu duruma geldik. Buna karşı duran tek kişi vardı o da Haydar Baş’tı. Biz BTP olarak ‘önce vatan’ diyerek yola çıktık. BTP Genel Başkanı Sayın Baş’ın bu günleri işaret eden önemli ikazları vardı: “Suriye Türkiye'nin güvenlik kapısıdır” demesine rağmen hükümet Suriye’yi karıştırmaya devam etti. Sayın Baş, genel seçimlerin öncesinde “Bize yetki vermezseniz, Türkiye karanlığın içine girer” demişti. Seçim sonrasında Türkiye zifiri karanlığın içine girdi. Daha geçtiğimiz günlerde bir konuşmasında, “Türkiye bu inadından vazgeçmezse güneş yüzü göremeyecektir” diye tekrar uyardı.

5 Eylül 2012 tarihinde zamanın Başbakanı Erdoğan'ın "Emevi Camisinde namaz kılacağız" demesinin üzerinden 4 yıl geçti. Ancak bırakın Suriye’de namaz kılmak, neredeyse Kilis'te camilerde bile namaz kılmak zora girmiş durumda. 

Sabık Başbakan Davutoğlu “Ortadoğu'da bizden habersiz kuş uçmaz” dediğine göre Kilis’e düşen bombalar acaba kuş cinsinden olmadığı için mi hükümetin eli kolu bağlı?

Oysa bütün bu yaşananlar tesadüf değildir, hepsi uzun yıllardan beri planlanmış Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında gerçekleştiriliyor ve işin acı tarafı bu işgal hareketinin eşbaşkanı bizzat Recep Tayip Erdoğan'dır. Ülkemizin en büyük sorunu bizzat genelde de, yerelde de bizi idare edenlerin kendileri.

Tabi bu insanları oyları ile başımıza musallat eden halkı da unutmamak gerekir.

Kasım 2010 tarihli Şanlı Urfa konuşmasında “Anadolu üzerinde çok büyük hesaplar var” diyen Prof. Dr. Haydar Baş, “Eğer bu gaflet devam ederse Türkiye’nin yarını Filistin ve Irak gibi olur. Bizi hiç kimse de kurtarmaz” ikazı hala kulaklarımızda. Konuşmasının devamında ise "Şimdi bu ülkenin bir Irak, bir Filistin olmasını istemiyorsak, Bağımsız Türkiye Partisi’ni iktidar etmeye mecburuz arkadaşlar" diyerek çözüm yolunu da göstermiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kilis bürokrasinin Kilis üzerinde oynanan oyunlara bakışını görünce ürperdim. 

Haydar hocanın 40 yıldan beri dilinde tüy bitti.

Vatandaşa, “uyanın ülke gitti” diyor. Projenin temelini anlatıyor, günü görüyor ve geleceğe dönük çözüm ortaya koyuyor. 

Kilis'te yaşanan bombalamaya karşılılık, onlar bir kişi öldürdü, biz angajman kuralları uyguladık daha çok insan öldürdük şeklinde açıklama yapmak hangi devlet aklıyla açıklanabilir. Doğu ve güneydoğu anadoluda yıkılan ve harabeye çevrilen şehirler nasıl izah edilebilir.

Şimdi de cumhurbaşkanı, içişleri bakanı, vali, milletvekilleri ve belediye başkanı ise toplanıyor ve esnafın kredi ve sgk borcunun ertelenmesi kararı alınıyor. Bu kadar köklü bir konuda -borç ertelemesi- gözüyle bakılan bir devlet anlayışı gerçekten üzücü ve kahredici. 

… 

Bütün bu olan biten karşısında halkımızı bir kez daha gerçeklerle yüzleşmeye davet ediyorum. Hastaya doktor gösterilir, hastane tavsiye edilir; bugün tedavi günüdür. Asıl siyaset çözüm adresini göstermek için yapılan siyasettir. Ancak bugün iktidarı ve muhalefeti ile yapılan, rant siyasetidir. Çözüm, lider ile olur proje ile olur; bu lider Prof. Dr. Haydar Baş ve ona ait olan Milli Ekonomi Modeli’dir, BTP kadrolarıdır.

Karar vatandaşlarımızındır, “gafleti çok olanın devleti yok olur.”

 

Not: 22. Mayıs BTP 6. Olağan Büyük Kongresi konuşmasıdır.