Asgari ücret lafla çözülmez

Asgari ücret lafla çözülmez

Bir asgari ücret düzenleme dönemine daha girdik. Asgari ücretin ne kadar olacağının dört gözle beklenmesi ekonominin durumunu gösteriyor. Kilis Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sn. Celkanlı tweetime bir yorum yaparak, asgari ücrete gelecek zam, ürünlerde de yeni bir artışa sebebiyet verecektir. Bunun yanında yılbaşından itibaren %126 oranında açıklanan harç ve cezalardaki zamlar da düşünüldüğünde, karşılaşacağımız durum enflasyon patlaması yaşanacağını gösteriyor diyerek asgari ücrette yapılacak arttırımın şimdiden yok olduğunun mesajını verdi.

Şimdi düşünelim, zaten pahalılık insanların elini yakan kor ateş gibi. Son günlerde hükümet enflasyon ateşini söndürdüklerini ifade etse de bu sadece sözde kalır. Vatandaşın kahir ekseriyeti zaten sürünme pozisyonunda; az veya çok enflasyonun artması demek pahalılık devam edecek demektir. Bu koşullarda asgari ücrete yapılacak zammın hiçbir kıymeti yoktur. Bilakis ateşe körükle gitmektir. 

Her fırsatta tekrarlıyoruz. Yapılması gereken enflasyonun önüne geçmektir. Yani maliyetleri aşağı çekmektir. Maliyet enflasyonunu engellemek için maliyetleri etkileyen her kalemin fiyatı düşürülmelidir. Kira artışı maliyeti etkiliyor, kredi, vergi maliyeti etkiliyor, lojistik, taşıma maliyeti etkiliyor, elektrik, su, telefon paraları maliyeti etkiliyor. İşte bu kadar kalem zamlanırken sen tutup da ben enflasyonu aşağı çekeceğim diyemezsin. Enflasyonu aşağı çekemeyince asgari ücrete ne kadar zam yaparsan yap bu enflasyonu yakalayamazsın. Olay bu kadar basit, 2 kere 2 dört kadar kesindir. Milletin anlamadığı kelimelerle, sanki şapkadan bir tavşan çıkaracakmış edasıyla illüzyon oyunlarıyla meseleyi çözemezsin. 

Devlet ne için var, millet için vardır; sen milleti rahat ettirmelisin. Türk Kaanlarının geleneği şuydu, Kaan tebaasına bakmakla mükelleftir. Fakat Kaan bunu yapamazsa der ki kusura bakmayın ben size bakamadım insanca yaşam için gidin kendinize başka bir Kaan bulun derdi. Oğuz Kağan ne diyor fakirlik suç olsun. Türk’ün töresinde devlet millet birlikteliği vardır. Hükümdar tebaasının mutluluğuyla mutlu olup, sıkıntısıyla sıkıntı çekerdi. Şimdi öyle değil, şimdi bakıyoruz %10 seçkinler var %90 vatandaş ezim ezim eziliyor. Serbest piyasa ekonomisi ile seçkin kesimin üretici kesimin gücünü garantiye almanın adına ekonomi deniyor. Adı bilenen bilinmeyen kim olursa olsun serbest piyasa ekonomisi değirmenine su taşıyanlar bu memleketin faydasına iş yapamazlar. Bu ifade bilimin gereğidir. 

Artık sosyal medya marifetiyle insanların gözü açıldı insanlar sağına soluna bakıyor, ona soruyor buna soruyor artık farkındalık var. 20 küsur yıldan beri hükümetin ekonomiyi yönetemediği net olarak ortaya çıkmıştır. Acilen maliyetleri aşağı çekecek olan Milli Ekonomi Modelinin iş başına getirilmesi gerekmektedir. Milli servetimizi, yani yeraltı zenginliklerimizi yer üstü zenginliklerimizi, inovasyon gücümüzü devreye koyarsak tüketim eksenli bir ekonomi modelini yani Milli Ekonomi Modelini uygulayarak çözüm üretebiliriz. Tüketicinin cebine koyduğumuz parayla piyasalar hareketlenecek piyasanın hareketlenmesi ile istihdam yani iş sahaları açılacak, ülke ürünlerimiz markalaşacaktır. Bunu gerçekleştirecek bir diğer argüman belli gelirin altındaki müteşebbisten vergi almamaktır. Bu da maliyetleri düşürecektir. 

Bu ekonomi modelini Rusya bugün uyguluyor, Çin uyguluyor BRICS devletleri uyguluyor. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızdan hareketle bunu uyguluyorlar o halde biz de bunu uygulamalıyız biz uyguladığımız zaman göreceksiniz Türkiye cennet hayatı yaşayacaktır. Denenmiş modelleri tekrar denemek, ülkemizin içinde bulunduğu krizin daha da derinleşmesine yol açacaktır.