Avrupa Birliği ve AKP Hükümetinin 2012 İlerleme Raporları Ne Anlama Geliyor?

Avrupa Birliği ve AKP Hükümetinin 2012 İlerleme Raporları Ne Anlama Geliyor?

Başta AKP olmak üzere ülkemizdeki siyasi partiler Avrupa Birliğine girmek için gayret sarf ediyorlar. Özellikle AKP hükümeti kurulduğu ilk günden beri AB’ ye üyeliği hükümet programlarının merkezine koydular. Türkiye’nin gündemi sabah akşam hep AB'ye üyelik balonlarıyla geçirildi.

AKP'si CHP'si MHP ve diğer partileri AB rüyası görürken bir tek BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu AB ile doku uyuşmazlığımız var, onlar Türkiye’yi üyeliğe almaz dedi. Hatta Sayın Baş AB’ye ömür biçti; AB’nin para birliğine geçtiği en güçlü olduğu gününde AB'nin 15 yıllık ömrü var dedi. Çünkü AB'nin yer altı kaynakları bitmiş, nüfusu yaşlanmış ve en önemlisi ortak para birimine geçmekle kendi sonunu hazırlamıştır. Nitekim o gün bu gün AB kan kaybediyor, güç kaybediyor.

Süratle çöküşe geçen Türkiye’den sonra başvuran ülkeleri birliğe üye olarak almalarına rağmen AB Türkiye’yi bırakın üyeliğe almayı onunla katılım müzakerelerini bile sürdürmüyor.

AB Türkleri Tehdit Olarak Görüyor

Tarihi sürece baktığımızda AB'nin esas kuruluş maksadının ekonomik olmaktan ziyade sosyal ve siyasi sebeplere dayandığı görülür.  İşin ekonomik boyutu daha sonra gelmektedir. AB'nin kuruluş felsefesi, yüzlerce yıl süren Avrupa’daki Hristiyan devletler arasındaki savaşlara son vermek, hem de özellikle Türk tehdidine karşı güç birliği oluşturmak içindir. Avrupa kendi içindeki savaşları bitirmiştir. Ancak AKP hükümeti kendini Avrupa karşısında ne kadar zayıf hissederse hissetsin, Avrupa devletleri Türkleri hala bir tehdit olarak görmektedir. Bunun sebebi Türklerin Müslüman olması ve köklü bir devlet geleneğinden gelmesidir. Yüzyıllardan beri Türklere karşı düzenlenen haçlı seferleri bizzat Avrupalılar tarafından yürütülmüştür; hala da devam etmektedir.

AB Niçin Türkiye’yi Kapısında Bekletiyor?

AB'nin Türkiye'yi kapısında bekletmesinin sebebi, Türkiye’yi parçalara bölmek ve yutmak içindir, yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı elimizden almak içindir, gerçekleştiremedikleri Sevr haritasını yeniden uygulamak içindir.
Avrupa Birliğinin son yayınladığı 2012 AB ilerleme raporuna göre, AB’nin Türkiye’yi üyeliğe almayacağı ayan beyan ortadadır. Ancak sayın hükümet bunu görmezden gelmektedir. Bu rapora cevap olarak AKP hükümeti tarafından hazırlanan 2012 yılı ilerleme raporu hükümetin gerçek yüzünü ortaya koymaktadır. Bir müstemleke ülkesi ezikliği ile hazırlanan rapor ülkemiz için bir yüz karasıdır.

Bu raporda bakın ne diyor: Türkiye’nin katılım müzakerelerinde 20 fasıldan 17’sinin AB Konseyi veya bazı üye ülkelerin siyasi nitelikli engellemeleri nedeniyle bloke edildiği itiraf ediliyor. Mevcut durumda açılmasının önünde siyasi blokaj olmayan 3 fasıl bulunmasına rağmen bu fasılların da ülke ekonomisini doğrudan etkiledikleri için,  aday ülkelerin genellikle müzakerelerin son aşamasında ele aldıkları fasıllar olduğu söylenerek bunların kapısının da kapalı olduğu söyleniyor. Bu raporu hazırlayan sayın hükümet ne yapalım para pul vermeden bize danışmanlık yapıyorlar diyerek kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor.

AKP Hükümeti Mirasyedi Bir Hükümettir.

Avrupa medeniyetinin kökleri ‘Haç'a, Türklerin ise ‘Hilal'e dayanır. Aralarında doku uyuşmazlığı vardır. Kalkıp kendi köklerini yok kabul edip, binlerce yıllık Türk devlet birikimini görmezden gelip, Avrupa’nın kapısında kul köle olmak olsa olsa mirasyediliktir.

Bakınız Avrupa’nın danışmanlığı ile ne haltlar işlenmiş. 2008 yılında yürürlüğe giren Vakıflar Kanununun Geçici 7. Maddesi uyarınca 181 taşınmaz, azınlıkların başvurusu üzerine cemaat vakıfları adına kaydedilmiş. Daha önce Türkiye’nin tapu senedi hükmündeki Lozan anlaşmasına göre mütekabiliyet esasına göre azınlık vakıflarına yapılan uygulama yok kabul edilmiştir. Bir anlamda batının baskısı ile Lozan Anlaşması delinmiştir. Delinen sadece bir anlaşma değildir; ülkemizin bölünmez bütünlüğü bir yara daha almıştır.

Yine aynı raporda hoşgörü diyerek, Trabzon’un Maçka ilçesindeki Sümela Manastırı’nda ibadet adı altında, Rumların Pontus özlemi giderilmiştir. İstiklal Savaşında Ermenilerin silah deposu olarak kullandığı, kaçırılan Türklerin kurşunlanıp öldürüldüğü ve kadınlarımıza tecavüz edilen Van’ın Akdamar Adası’ndaki Surp Haç Ermeni Kilisesi’nde ayin düzenlendiği bir marifetmiş gibi anlatılıyor. Yetmedi İzmir’in Çeşme İlçesi Alaçatı Beldesi’ndeki Pazar Yeri Camii'nde ayin düzenlendiği itiraf ediliyor.

Bütün bu yapılanlar devletin bütünlüğü ve milletin inancıyla dalga geçmek demektir. Milletimiz şunu çok iyi bilmelidir ki, yapılanlar milletin ve devletin dokusuyla oynamaktır. AB sürecinin ülkemizi götüreceği rıhtım, tarihin çöp sepetidir.