Boş vere vere

Boş vere vere

Asgari ücret Türkiye'nin kronik bir sorunudur. Çok iyi hatırlıyorum, ben kendimi bildim bileli ilkokuldan bugüne kadar asgari ücret konuşulur, geçim sıkıntısı konuşulur. Türkiye'deki çözülemeyen kronik problemlerden biri olan asgari ücret, bugün de maalesef ana gündem konusudur. Sadece bu değil, çözülemeyen birçok konu var ülkemizde. Kronik problemlerden biri diğerini geri beslemeyle sürekli ayakta tutuyor. Sonuç olarak vatandaş perişan durumdadır.

Markete gittiğinizde, pazara çıktığınızda, konu komşunuz ile sohbet ettiğinizde insanların çile çektiklerine, özveri ile yaşadıklarına şahit oluyoruz. Oysa yeraltı ve yerüstü zenginliği bakımından dünyanın sayılı coğrafyalarından birisine sahip olan ülkemiz insanının durumu bu mu olmalı?

Toprakları, rüzgârı, güneşi bu kadar verimli olan başka bir ülke var mı? Ne eksiğimiz var ki böyle bir sonuç ortaya çıktı. Her şey var, yağ var, un var, şeker var fakat helva yok. Niye yokluk çekiliyor? Usta yok, ülkemizin en büyük problemi plan ve proje sahibi bir lider eksikliğidir.

Sadece bizim istifade edemeyişimiz değil aynı zamanda sahip olduğumuz kaynaklar yabancıların iştahını da kabartıyor. Emperyalist devletlerin iştahını kabartıyor. Netice olarak doğrudan veya dolaylı olarak kaynaklarımızı sömürüyorlar.

Problemlerin özünü görebilmek çözüm üretebilmek gerek, aksi halde kuyruk siyasetiyle bir gün bir gücün, diğer gün bir başka gücün piyonu olunabilir. Ülkemizde uygulanan serbest piyasa ekonomisi ile hâkim olan güç çok uluslu şirketlerdir. Uygulanan model ile, onlar ortak biz onların pazarı, onlar patron biz onların işçisi olacak şekilde kurgu yapılmıştır. Bu şuna benzer kumar makinaları hep işletme sahibini zengin edecek şekilde kurgulanmıştır. Serbest piyasa ekonomisi de zengini daha zengin yapacak şekilde kurgulanmıştır. Sonra da sahip olduğu basın yayın marifetiyle BTP genel başkanı Hüseyin Baş’ın ifade ettiği gibi %10 luk zengin kesimin yaşantısını % 90 fakir insanlara pazarlaya pazarlaya bitiremediler. Bu sonuca karşı çıkanlar sistemin esiri oldular sadece aktörleri değiştirdiler. Vatandaşa ise bunu umut olarak pazarladılar. Bir başka ülkeden borç ve kaynak almayı bir marifet olarak anlattılar. Oysa sesi çıkmayan sessiz çoğunluğun hali ne kadar acıklı. Tarafsız bir şekilde, hiç öteye gitmeye gerek yok, komşunuzla, çarşı pazardaki insanlarla, iş yerinizdeki arkadaşınızla konuşun dip dalgaya şahit olacaksınız.

Yıllanmış sorunlar karşısında çözüm üreten bir lider tanıdık. Soruna çok farklı bir bakış açısı ile bakan ve çözüm üreten bir lider. Bir örnek üzerinden konuşalım. Prof. Dr. Haydar Baş Hoca asgari ücretin çok komik rakamlarla ifade edildiği 2015 yılında asgari ücreti 5000 TL. yapacağım demişti. 2015 yılında dolar kuru 3 TL. civarındaydı. 2022 yılında dolar kuru 18 lira civarında. O günkü 5 bin TL. nin karşılığı bugün kü parayla 28 bin TL dir. Bakın bu rakam çok önemli. Türk-İş'in Ekim ayı rakamlarına bir bakalım. Açlık sınırı 7.425 TL. hesaplandı. Yoksulluk sınırı ise (dört kişilik ailenin yapması gereken toplam harcama) 24.185 TL. Bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti is 9.705 TL. Yani asgari ücret verebildikleri rakamına baktığımızda geçimin mümkün olmadığı görülüyor. Hükümetin reva gördüğü rakam ise 400 dolar civarı yani 7 - 8 bin bandında bir rakam olacak.

Türkiye'deki asgari ücretle çalışan işçi sayısı yıllar içerisinde %40 ile 50 arasında değişmektedir. Peki, milletin cebine para girmezse nasıl harcayacak, piyasalara nasıl can suyu verecek? Cebinde para olan kişi harcayabilir, markete gidebilir, eşine dostuna hediye alabilir. Ülkemiz insanının cebinde para olmadığı için harcayamıyor. Harcamayınca piyasalar kilitleniyor. İşte serbest piyasa ekonomisindeki çıkmazlardan birisi budur. Ekonomi her an resesyona girme riski taşımaktadır. 

Ülkemizde ekonomi yönetimi diye bir kavramdan söz edemeyiz. Yapılan kontrolsüz şekilde ilerleyen enflasyona yetişmektir. Bir yılda 2 defa asgari ücrette düzenleme yapılması ekonominin freninin patladığını göstermektedir.

Bu vaziyetteki bu gidişattan boş vere vere çözüm olarak ne beklenebilir ki…