Bu vebalin telafisi nasıl olacak!

Bu vebalin telafisi nasıl olacak!

Erdoğan, Pakistan Parlamentosunda gerçekleştirilen Ulusal Meclis ve Senato ortak oturumunda yaptığı konuşmada, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Bakıyorsunuz rahatlıkla Vatikan ile dinlerarası diyalog kurabiliyor. Dinlerarası diyalog nasıl olabiliyor? İslam ile diğer dinler arasında bir diyaloğu nasıl ortaya koyabiliriz, bu mümkün mü?” dedi ve bu kişilerin şirk içinde ve bir yanlış içinde olduklarını söyledi. Bunu anlaması sevindirici bir gelişme, ancak geçmişte yapılan yanlışların, kaybedilen kültür ve inançların vebali ve telafisi nasıl olacaktır. Son dinlerarası diyalog çalışmaları 18 yıl önce Fethullah Gülen öncülüğünde başlatıldı. O dönem Feto'nun Vatikan'ı ziyareti ile adeta bombanın pimi çekilmişti. Heyhat ki dönemin siyasileri de, bürokrat ve diplomatları da sürece katkı verdiler. Bir tek istisna Sn. Prof. Dr. Haydar Baş hoca bu ziyaretten bir sene önce gidişatı görmüş ve Feto’yu ikaz etmişti.

Gelelim AKP hükümetine; 12 Nisan 2008 tarihli 26845 sayılı Resmî Gazetede yer alan "Türkiye Cumhuriyeti Medeniyetler İttifakı Ulusal Planı" tam bir fecaattir. Bu metinde başbakan olarak Sn. Tayyip Erdoğan'ın imzası vardır. Dinlerarası diyalogun nasıl bir devlet politikası haline getirildiği burada net olarak görülmektedir. Tam 75 maddelik bu planlamada devletin bütün kurumlarına vazife verilmiştir. Hedef, Türk İslam medeniyetinin içerisine, haçlı batının medeniyet anlayışının zerk edilmesidir. Söz konusu ulusal planda, tam 41 kere genç ve gençlik ifadeleri geçmektedir. Bu da ana hedefin gençlere dönük ve ülkemizin geleceğine yönelik menfur projeleri ortaya çıkartmaktadır. Nitekim öyle de oldu. Bugün toplumumuz maalesef tanınmaz hale gelmiştir.

Aynı sayılı resmi gazetede Erdoğan, Medeniyetler İttifakı girişimini İspanya Hükümet Başkanı Zapatero ile müştereken başlattıklarını belirtmektedir. Ayrıca zamanın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından da benimsendiği ve “Birleşmiş Milletler 2005 Zirvesinde” devlet ve hükümet başkanları tarafından desteklendiğinin de altı çizilmektedir. Medeniyetler İttifakı Ulusal Planının uygulanmasında, tüm kamu kurum ve kuruluşlarınca gereken dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi  ayrıca istenmektedir. Yapılan icraatlere birçok örnek verebiliriz. Ancak konunun anlaşılması için diyanet işleri başkanlığının özellikle yurt dışı uygulamaları büyük resmi net olarak göstermektedir. Camilerdeki, diyalog evleri, gayrimüslimlerle ortak programların icra edilmesi, camilerde Noel programı Hıristiyan dini ayini ve Kur’an meali ve selamlamalar ve daha neler neler. Son olarak 2016 Ramazan ayı Kadir Gecesinde, Manheim Y. Selim (DİTİB) Camii’nde, papazlarla imamların müşterek barış duası programı yaptıklarını da ekleyelim. Bunlar dinimizi ve müsmlümanları bozma girişimidir.

...

Haydar hoca ve kadrosu yıllardan beri yapılan tahribatları sürekli anlattı ve ikazlarda bulundu.

Maalesef bu kadar zaman içerisinde devletin bütün imkânları seferber edildi;  milletimiz ve medeniyetimiz adeta hançerlendi. Adı İslam medeniyeti olan ama özü batı medeniyeti ile zehirlenmiş bir ucube ortaya çıkmış oldu. İşte bu, Fetö’nün istediği insan modelidir. Allah korusun inancımızın ve medeniyetimizin temelleri tahrip edilerek milletin içten imhası hedeflenmiş, bayağı da mesafe alınmıştır. Darbe girişimi, sonuçlardan sadece birisidir. Eğer biz bugün Türk milletini tanıyamıyorsak bunun sebebi medeniyetimizin temellerinden mahrum kalındığı içindir.

İşte Haydar Baş hocamızın yıllardan beri milli ve dini bütünlüğümüze ortak vurgu yapmasının sebeplerinden birisi budur. Haydar hoca dini ve milli bütünlüğümüzün birbirinin mütemmimi olduğunu ilk defa ortaya koymuş lider şahsiyettir, Baştürk'tür. Türk milletini ve medeniyetini anlamanın ve yaşatmanın yegâne yolu da dini ve milli bütünlüğümüze yönelik tehditleri görmek ve gereken tedbirleri almaktır. Oysa bugüne kadar AKP hükümeti tarafından yapılan icraatler yapboz tahtası gibi olmuştur. Sayın Erdoğan'ın dinlerarası diyalogun ne olduğunu yaşayarak görmesi sevindiricidir. Ancak bu kadar yıldan beri devletin bütün organlarının bizzat görevlendirildiği dinlerararası diyalog, medeniyetler ittifakı çalışmalarının tahribatının hesabından ve vebalinden nasıl kurtulacaklardır. Bir başka konu da şudur. Bugüne kadar Haydar hocayı dinlemeyenler burunlarının dikine gidecek olurlarsa, bugün çözüm adına atacakları adımlarla bir başka yanlışa kapı açacaklardır. Dün hata yapanlar, hatalarını onlarca yıl görmeden bu kadar tahribata yol açanlar korkarım ki bir başka hatayı da işleyeceklerdir.

Şu bilinmeli ki, ben yaptım oldu mantığı geçerli değildir; bunun faturası dünyada da ahirette de karşılık bulacaktır.