Cem evleri - Cami Tartışmasının Arka Planı

İlginç bir noktayı ifade edelim. Meclis Başkanlığı, Diyanet ışleri Başkanlığı'nın ıçişleri Bakanlığı'na gönderdiği 17 Aralık 2004 tarihli, 1773 sayılı yazısına atıf yaparak, “ıslam'ın bir alt yorumu olan Aleviliğin, ıslam'ın ortak ibadet yerleri olan "cami ve mescit'ler dışında ayrı bir yerinin olmayacağı, belirtilen sebeplerle, cem evi ve benzeri yerlerin ibadet yeri kapsamında değerlendirilmesine imkân bulunmadığı belirtilmiştir.” diyerek özgürlükleri kısıtlama yoluna gidiyor.
Cem evlerine karşı çıkanlar mimari bir yapıya karşı çıkmıyor, bu yapının fonksiyonuna karşı çıkıyor. Alevi ve Sünnilerin yakınlaşmasından rahatsızlık duyuyorlar. Karşı çıkarken de dayandıkları esasların aslı astarı yok. Bir kere caminin yeri ayrı cem evinin yeri ayrıdır. Camide namaz kılınırken, cem evinde de Ehl-i Beyte bağlılık kültürü oluşturulur. Peygamber efendimizin devri saadetlerinde hem namaz kılınan mescit vardı, hem de zikir ehli olan Ashab-ı Suffanın kaldığı mekân vardı. Burada ders sohbet ve zikir meclisleri kurulurdu.
Cem evleri Bir İbadethane Hükmündedir
Günümüzde namaz kılınan mekânlar olan camilerin yanında zikir ve sohbetlerin yapıldığı Ehl-i Beyt sevgisinin tahsil edildiği bir mektep hüviyeti de taşıyan cem evleri bir ibadethane hükmündedir. Cem evleri ibadetin yapıldığı, insanlarının olgunlaşması işlevini gören, hem ibadethane hem de bir kültür merkezidir. Bu merkezlerde Ehl-i Beyt sevgisi öğretilir, edep ve terbiye tatbiki olarak gösterilir.
Nitekim Hatay'da Hasan Hüseyin dedenin bizzat kendisinin yaptırdığı camide namaz kıldık, Antalya Elmalı Tekke köydeki Abdal Musa kültür merkezindeki cem evinde de namaz kıldık.
ıkinci bir gerekçe olarak da "Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi'nde ibadethane olarak bir caminin bulunduğu görülecektir. Zira bu külliyede cem evi bulunmamaktadır" diyorlar.
Doğrudur, Hacı Bektaş külliyesinin içerisinde camii vardır. Ancak bu cami 1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ve Bektaşiliğin de yasaklanmasının ardından II Mahmut tarafından yaptırılmıştır.
özgürlükler diye yola çıkan AKP hükümetinin gerçek yüzü de burada ortaya çıkıyor. Alevi açılımı diye çalıştaylar düzenleyen bu hükümete ne oldu da, Alevilerin en doğal hakkı olan cem evlerine karşı çıkıyor.
Bu duruş ıngiliz sömürgeler bakanlığı döneminden gelen bir projenin uzantısıdır.
Bu Yavuz Sultan Selim'den günümüze gelen Ehl-i Beyte sırt dönmenin bir uzantısıdır.
Bu 1826 yılında yeniçeri ocağı kapatılırken, Bektaşi tekkelerini de dönüştürüp kapatıp, merkezi yönetim tarafından maniple edilebilen gruplara devretmenin bir devamıdır.
Ehl-i Beyt yolunu yok saymanın, ötekileştirmenin bugünkü görüntüsüdür. Osmanlının duraklama ve çöküşü bu süreçle paralellik göstermektedir.
Peki, çözüm Ne Olacak
Alevi vatandaşlarımızın istismara gelmemesi, çözümün anahtarıdır.
Türk siyasi tarihinde ilk defa Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) parti programında cem evi ve Alevilere yer vermiştir.
Bakın bu programdan birkaç maddenin altını çizelim.
• Diyanet ışleri Başkanlığı Alevi vatandaşlarımıza tüm boyutları ile açılacak. Diyanet ışleri Başkanlığı Ehl-i Beyt sevgisi ile yeniden yapılandırılacaktır.
• Ehl-i Beyt üniversitesini kuracağız. Sadece Alevi vatandaşlarımız değil, milletin tamamı Ehl-i Beyt'i buradan öğrenecektir. Bu üniversite sadece Anadolu'ya değil, dünyanın dört bir yanına hizmet götürecektir.
• Cem evleri bir ibadethane, insanımızı olgunlaştıran merkezler, halkımızın kalbinin çarptığı, her türlü din hizmetinin verildiği yerler olarak hak ettiği yasal statüye kavuşturulacaktır.
• ülke en kritik süreçten geçerken siyaset samimi projeler üretmeli, tüm çatışma alanlarını ortadan kaldırmalıdır. Ve bundan bir sinerji üretmelidir. Tıpkı 13. yüzyılda olduğu gibi Ahmet Yeseviler, Hacı Bektaş-ı Veliler ve Hacı Bayramı-ı Velilerin ufku ile bir ınanç, Millet ve Devlet inşa etmeliyiz.
Tarihle Yüzleşenler
Tarihle yüzleşmekten bahsedenler, samimi iseler beri gelsinler. Tarih önünde yüzleşme millet olarak bizi bir ve beraber olmaya götürecektir. Görülecektir ki, Alevisi, Sünnisi bir bütünün parçasıdır. Aralarında var olduğu iddia edilen ayrılıklar bizzat içlerine karışan ajanlar tarafından ekilmiş ve beslenmiştir.
Tarihle yüzleşme cesareti gösteren ve bunu dini ve milli bütünlüğümüze vesile kılan Prof. Dr. Haydar Baş hocamızdır. Gerek yazdığı Ehl-i Beyt külliyatı ile gerekse Ehl-i Beyt sempozyumları ile tarihi bir çalışma ortaya koymuştur.