Devlet iradesi ‘kılıç’ta tecelli etti

Devlet iradesi ‘kılıç’ta tecelli etti

12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği referandumu ülkemiz için bir dönüm noktasıdır. Referandumda, bir torba yasa mantığı ile birçok madde bir bütün halinde halkın oyuna sunulmuştu. Maalesef çoğunluk neye oy verdiğini anlamadan, siyasi eğilimine göre, sanki bir başkan seçiyormuş gibi oy kullanmıştı.

O günlerde bu durumu en iyi tanımlayan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) genel başkanı sayın Prof. Dr. Haydar Baş olmuştu. Referandumda ‘evet’ sonucu çıkarsa ülke ‘demokratik krallığa’ gider demişti. Referandum sonucu evet oldu ve o gün bugün ülke adı demokrasi ama kendisi krallık olan rejime doğru süratle dönüşmektedir.

Bakın Sayın Erdoğan, hem cumhurbaşkanı olmak istiyor, hem de başbakanlığı bırakmak istemiyor.

Yetmedi, hukuk eğer kendi isteği doğrultusunda karar verirse doğru kabul ediyor, eğer kendi arzusu dışında karar verirse bütün takımıyla ezici bir baskı uyguluyor. Kısacası yasama, yürütme ve yargıyı kendi elinde toplayan tek adam olmaya çalışıyor.

Diyebiliriz ki birçok kralda bile bu kadar yetki olmamıştır.

Ayrıca bu kadar yetkinin tek elde toplanması o kişi adına da devlet ve millet adına da çok ciddi riskleri beraberinde getirmektedir.

Fakat ne hazindir ki kralın tebaası her ne pahasına olursa olsun, padişahım çok yaşa demekten de geri durmuyor. Buna karşılık yapılan bütün eleştirilere, yaşanan pek çok olumsuzluğa rağmen konuşması gerekenler ya müdahil olmuyor ya da sesleri çok cılız çıkıyordu.

İşte bu ölüm sessizliğini bozan Anayasa Mahkemesi başkanı Sayın Haşim Kılıç oldu.

Kuruluş yıldönümünde, başkan Haşim Kılıç, Yüce Divan Salonunda mahkeme heyeti koltuklarında oturur vaziyette iken bizzat başbakanın gözünün içine baka baka ikazlarda bulundu.

Başbakanın gömlek değiştirdiğini, eski Erdoğan olmadığını, sürekli yanlış yaptığını ima etti.

Kanunların gündelik çıkarlar uğruna değiştirildiğini, adalet mekanizmasına halkın güvenin kalmadığını ifade etti.

Bireysel başvuru hakkının hükümet tarafından verilmesine rağmen, kendiişlerine gelmediği zaman mızıkçılık yapmaları bile bunların maksatlarının kişisel hesaplara dönük olduğunu göstermektedir.

Emsalsiz kıymete haiz bu tespitlerden ders alacakları yerde hükümet kanadı maalesef söylenenlerden istifade edemedi. Üstelik bundan rahatsız bile oldular.

Cemil Çiçek, haşlandıklarını, tokatlandıklarını ve azarlandıklarını ifade etti.

Adalet bakanı Bekir Bozdağ konuşmayı yeni muhalefet olarak değerlendirdi.

Doğru bu bir muhalefetti ancak siyasi bir muhalefet değil, devlet iradesinin yapılan istismara karşı ortaya koyduğu bir muhalefetti.

Sayın Kılıç, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü ve insanımızın onurlu yaşam hakkı için anayasa temelli bir değerlendirme yapmıştı.

Hükümetin karşı çıktığı Haşim Kılıç gibi görünse de, aslında kabul etmediği anayasanın kendisidir.

Uzun zamandan beri değiştirmek için gayret sarf ettikleri anayasa maddeleri hükümetin önüne çıkmıştır. Devletin tapusu anlamına gelen anayasa, Haşim beyin elinde hukuk kılıcına dönüşmüş, yolsuzluğa, bölünmeye, parçalanmaya karşı bir duruş olmuştur.

İdrak etmiş bulunduğumuz mübarek 3 aylarımızı ve Regaip kandilinizi tebrik ediyorum