Don Kişot’un yolundan gidenler!

Don Kişot’un yolundan gidenler!

İnsanoğlu belli bir süre için yaşar ve geldiği yere geri döner. Yaşadığı hayat içerisinde görevleri vardır. Kıyamet ve akabinde mizan terazi ile bunun hesabı yapılır. Böylece ezeli değil ama ebedi olan insanoğlunun akıbeti belli olur. Bahsi geçen zaman dilimi sonsuz olan bir zamandır. O halde, yaşadığımız her anın kıymeti paha biçilmez önemdedir. Her iman ehli ister ki öldükten sonra da amel defteri kapanmasın, sevap mükâfat gelmeye devam etsin. İşte arkada sadaka-i cariye, hayırlı evlat ve fayda veren ilim bırakmak bu kabildendir. Bu anlamda kurtarıcımız kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsedeceğim. 

Son yıllarda Atatürk’ümüz unutturulmaya çalışılıyor. Resmi indiriliyor, adı anılmıyor. Bir kere bu ve benzeri hareketlerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Siz ormana girerken orman yazan tabelayı kaldırabilirsiniz veya onun eserleri ile hayat bulurken onun adını anmayabilirsiniz. Bu neyi değiştirir. Elbette kişinin gafletine veya kötü niyetine bağlanır. Ezcümle toz bir anda yükselir göz gözü görmez olabilir ancak bir anda da toz yere iner ve berrak ortam ortaya çıkar. Yani doğal olmayan gelişmelerin etki sahası oldukça sınırlıdır. Su akar ve yatağını bulur. Bunun önüne kimsenin geçmesi mümkün değildir. 

Tarihte yaşanan pek çok örnekler vardır. Geçtiğimiz haftalarda ziyaret ettiğimiz Ashab-ı Kehf bunlardan birisidir. -Hak gizlenmek istiyor. İman ehli olan gençler inançlarından vazgeçmediği için öldürülmek isteniyor fakat nafile hak tecelli edecektir. Yüce Allah'ın kudreti ile bu gençler yüzyıllarca uyuyorlar. Ardından yedi uyurlar uyanıyor ve ortamın tamamen batıldan hakk’a tebdil olduğunu görüyorlar- İşte, keskin sirke ancak küpüne zarar veriyor. 

Bir başka örnek; tarih boyunca nice başkanlar, liderler, siyasiler gelip geçti. Kimin adı kaldı bir bakar mısınız? Adı kalanlar ya iyilikte veya kötülükte ileri gidenlerdir. İyiler hayırla yâd edilirken kötüler ibretle anılıyor. Burada biz hangi yolun yolcusu olmaya gayret edeceğiz ona karar verilmelidir. 

Mustafa Kemal Atatürk bir fanidir. Baki kalan onun saçı, sakalı, hasılı vücudu değildir; baki kalan onun düşünceleridir, onun eserleridir. Bu konuda konunun bam teli Prof. Dr. Haydar Baş hocamız tarafından yazılan “Hoş Geldin Atatürk” eseridir. Haydar Baş hoca bir Molla kasım misali neredeyse gömülen ve üzeri betonla örtülen bir tarihi yeniden topluma ve insanlığa kazandırmıştır. ‘Hoş geldin’ diye de en güzel şekilde ağırlamıştır.  Bu kitabı her yerde görüyorum. Fikri yapısı, yaşam tarzı, siyasi görüşü ne olursa olsun vatanperver insanların pek çoğunun evinde, bürosunda hem de başköşede bu eserin olması bir tesadüf değildir. Günümüz düşün dünyasına damga vuran bir eserdir Hoş Geldin Atatürk eseri. 

Bakın Haydar hoca, Atatürk konusunda ne diyor, "Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk tam bağımsızlıktır, Atatürk birleştirici harçtır" başka ne diyor; Ne mutlu Türküm diyene diyerek 72 milleti kardeş yapmıştır diyor, başka Lozan da milletimiz azınlıklara bölünüp paramparça yapılmak istendiğinde milleti meydana getirenler Müslümandır, Türk’tür diyor. Ezcümle vatansever Türklüğü Müslümanlığı seven Mustafa Kemal'i sever, diyor.  

Bir de konuya tersinden yaklaşalım. Atatürk’ü kim sevmez, şimdi anladınız mı?

Peki, kim Atatürk'ü unutturmak ister. Doğrudan cephe açamayanlar sinsi davrananlar. Bunların yaptıkları ise önce Atatürk'ün eserlerine karşı savaş açmak. Önce binanın temellerini yok etmeye çalışırlar, kolonlarla kirişlerle oynarlar ardından bina en ufak bir sarsıntıda yıkılır gider. İşte oynanan oyun budur. 

Bunlar Don Kişot’un izinden gidiyorlar, yel değirmenine karşı savaş açıyorlar. Bunların oyunu bozulmuştur. Haydar Baş hoca oyunu bozmuştur. Evet, Haydar Baş hocaya bu millet layıkıyla sahip çıkamamıştır. Ancak onun son dönemde beni kaçırdınız ama kadroma sahip çıkın dediğini cümle âlem biliyor. BTP genel başkanı Hukukçu Hüseyin Baş büyük bir liyakatle Mustafa Kemal Atatürk'e ve eserlerine sahip çıkıyor. Sadece izlemek değil, birlikte olalım ki ebede dönük yolculuğumuzda güzellikleri kaçırmayalım.