EKONOMİNİN SÜRATLİ ÇÖKÜŞÜNE KARŞI ACİL TEDBİR GEREKİYOR

Ne demek istediğimizi rakamla ifade edelim.
Resmi rakamlara göre Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 13.8
küçüldü. Bu oran, 1945 yılındaki yüzde 15.3 küçülmeden sonra Türkiye
tarihinin en yüksek küçülmesini göstermektedir. Dikkat edilirse bu kadar
küçülme savaş yıllarını bile fersah fersah aşmış durumda. Bu bir bakıma çöküş
anlamına da geliyor. Gelin bu rakamın sağlamasını şöyle yapalım. Sürekli gidip
geldiğiniz yoldaki ev ve iş yerlerine dikkat edin. Her gün artan şekilde
kiralık ve satılık tabelalarını göreceksiniz. İnsanlar ellerinde avuçlarında ne
varsa satıp borçlarından kurtulmak istiyorlar. Peki, yarın ne yapacaklar, pek
bunu düşünemiyorlar. Esnaf, siftahsız dükkan kapatıyor; sanayici, imalatı
durdurmuş; çiftçi, ekmese bir pişman, ekse bin pişman. Toplum, sosyal bir
gerilim içerisinde. Hükümet yaşanan krizi hala görmezden geliyor. ülkemizde her
geçen gün daha da derinleşen bu ekonomik krize karşı yeterli tedbir alınmadığı
için etkileri çok daha yıkıcı oluyor.

Dünyada ki mevcut ekonomi modelleri iflas etmiştir. Dünya kendi ekonomi
modellerini terk etmeye çalışırken hükümet ise çareyi hala dışarıda
aramaktadır. Oysa "kelin ilacı olsa kendi başına sürer'. Bugün 50 den fazla
devlet, tüketim eksenli olan Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modelini
kısım kısım uygulamaya başlamıştır. Bu konuda bir örnek vermek isterim. Sayın
Baş, Milli Ekonomi Modeli ile yepyeni bir para politikası ortaya koymuştur. MEM
e göre, uluslararası alış verişlerde dolar geçer akçe olmaktan çıkmalıdır. Her
ülke kendi para birimiyle alış veriş yapmalıdır. Para emek ve üretimin
karşılığı olduğu için emek ve üretim hangi ülkeye aitse o ülkenin parası ile
alışveriş yapılmalıdır. Bilindiği gibi MEM e en çok ilgi gösteren ülkelerden
bir tanesi Rusya'dır ve bu kuralları uygulamaya koymuştur. Uluslararası
ticarette ülkelerin kendi para birimleri ile ticaret yapması gerektiği tezini
ilk uygulayan ülke de Rusya olmuştur. Bu tutum dalga dalga yayılmaktadır. Krize
karşı Sayın Baş'ın görüşlerine dünya devletleri bu kadar önem verirken, sayın
hükümet bu ilgisiz ve sorumsuz davranışının hesabını nasıl verecektir.

Yaşanan bu tabloda halkımızın hiç mi suçu yoktur. Elbette suçun büyüğü
halkımızdadır. Çünkü çözümü olmayan kadrolara oy vermiştir, onlara hükümet kurma
yetkisi vermiştir. Oysa ekonomik krizden çıkış, BTP projeleri ve kadroları ile
olacaktır. Milletimizin bir an önce ayıkması herkesin menfaati icabıdır.