Emekliye Lüks Yaşam: Maaş Kuş, Harcamalar Uçuş
![Emekliye Lüks Yaşam: Maaş Kuş, Harcamalar Uçuş Emekliye Lüks Yaşam: Maaş Kuş, Harcamalar Uçuş](https://ahmethamdikepekci.com/uploads/images/1738325321976-12makalecopy33.jpg)
Emeklilerimizin durumu, ne yazık ki, içler acısı bir hal almış durumda. Neden mi? Çünkü her gelen gün, emeklilerimize bir darbe daha vuruluyor. Son olarak, sağlık alanında yapılan düzenlemeler, emeklilerimizi ve dar gelirli vatandaşlarımızı daha da zor duruma düşürdü. Bir vatandaş hastaneye gider, doktora muayene olursa bu hastadan devlet adına katılım ücreti alınıyor. Bu ücretlere ciddi zamlar yapıldı. Devlet Hastanelerinde 6 lira olan katılım ücreti, 20 liraya çıkarıldı. Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde 7 liradan 45 liraya yükseltildi. Tıp Fakültelerinde 8 liradan 45 liraya çıkarılan ücret Özel Hastanelerde 15 liradan 50 liraya yükseltildi. Bu tablo, sağlık hizmetine erişmek isteyen bir insanın karşısına ciddi bir engel olarak çıkıyor. Adeta “hastalık vergisi”, “hastalık cezası” ya da “hastalık bedeli” olarak adlandırılabilecek bu uygulamalar, özellikle emekliler ve dar gelirli vatandaşlar için büyük bir sorun teşkil ediyor. Yetmiyor, aldığı ilaçlar için de belirli bir bedel tahsil ediliyor.
Sağlık, bir insanın temel hakkıdır. Ancak bugün geldiğimiz noktada, bu hak adeta bir lüks haline getirilmiş durumda. Özellikle emeklilik döneminde sağlık sorunlarının arttığı düşünüldüğünde, bu durumun ne kadar ağır bir yük getirdiği daha iyi anlaşılabilir. Bir düşünelim: Bir insanın emeklilik maaşıyla hem kira hem gıda hem ulaşım hem de sağlık masraflarını karşılaması nasıl mümkün olabilir? Üstüne üstlük, bu maaşlardan sağlık hizmetleri için kesinti yapılıyor ve emeklilerin ellerine geçen para daha da azalıyor.
Çoğu emekli, ay sonunda maaşını almayı beklerken, sağlık giderleri nedeniyle maaşının önemli bir kısmının zaten kesildiğini fark ediyor. Emeklilerin maaşları, sağlık hizmetleri için yapılan kesintiler nedeniyle “kuşa dönüyor.” Zaten yetersiz olan emekli maaşı, ilaç ve tedavi masrafları karşısında tamamen eriyor. Maaşlar adeta yerlerde sürünürken, emekliler insanca bir yaşam sürmekten uzaklaşıyor.
Bu tabloyu “sosyal devlet” anlayışıyla bağdaştırmak mümkün mü? Elbette hayır. Bu durum, sadece emeklilerimizin değil, toplumun genelinin sağlık hakkına erişimini tehdit ediyor. Sağlık hizmetine erişimde adalet sağlanmadan, toplumsal huzur ve refahı inşa etmek mümkün olmayacaktır. Sağlık gibi temel bir ihtiyacın, insanların bütçelerini zorlayan bir yük olmaktan çıkarılması gerekiyor.
Bu sorunların çözümü, vatandaşın sağlık hizmetlerine kolay ve ücretsiz erişimini sağlayacak politikaların uygulanmasından geçiyor. Sağlık hizmeti, hiçbir vatandaş için bir yük değil, bir hak olmalıdır.
Sorunun çözümü, emekliler üzerindeki sağlık harcaması yükünün kaldırılmasından geçiyor. Sağlık hizmetlerinin daha erişilebilir ve ücretsiz hale getirilmesi, emeklilerin yaşam kalitesini artıracaktır. Emeklilerin maaşlarından yapılan kesintilere son verilmesi ve sağlık hizmetlerinin daha adil bir şekilde sunulması, toplumsal refahı artıracak önemli bir adım olacaktır.
Bu noktada, sosyal devlet anlayışının gereklilikleri bir kez daha hatırlanmalıdır. Devletin öncelikli görevi, vatandaşlarının temel ihtiyaçlarını karşılamaktır. Sağlık gibi hayati bir konuda, vatandaşların omuzlarındaki yükün hafifletilmesi artık bir zorunluluktur. Unutulmamalıdır ki; bir toplumun refah seviyesi, o toplumdaki en zayıf kesimlerin yaşam kalitesiyle ölçülür.
Emeklinin maaşına yapılan zam ile emeklinin karşı karşıya kaldığı harcamalardaki artış arasında ciddi bir paradoks var. Ev kiralarına, sağlık giderlerine, gıda ve ulaşım masraflarına bakıldığında, emeklilerimiz adeta yok sayılıyor. Oysa, bu emekliler bizim büyüklerimiz; annelerimiz, babalarımız, ninelerimiz, dedelerimiz değil mi? Yarın biz de onların yerine geçmeyecek miyiz? Öyleyse, bu insanların aldıkları maaşla insanca bir yaşam sürdürmeleri mümkün değilse, burada bir yanlışlık var demektir. Böyle bir dünyayı kabul edemeyiz.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözü, aslında her şeyi özetliyor. Eğer insanımızı yaşatamazsak, devleti yaşatmamız da mümkün değil. Devletin ayakta kalabilmesi için, insanın insanca yaşaması gerekiyor. Bu noktada, mevcut liberalist ve serbest piyasa anlayışlarının bu sorunları bugüne kadar çözemediğini görüyoruz. Çözüm, belli; o da Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modeli ile mümkün olacaktır. Bu model, üretim ve tüketim arasındaki dengeyi kurarak, insan odaklı bir ekonomik anlayış sunuyor.
Emeklilerimize, yani toplumun en deneyimli ve hayatını çalışarak geçirmiş bireylerine hak ettikleri değeri vermek; onları onurlu ve huzurlu bir yaşama kavuşturmak hepimizin görevi. Bu değer verildiğinde, toplum olarak daha güçlü ve dayanışma içinde olacağız.
İşlemlerimiz
![](image/burun-vektör.png)
![](image/kulak-vektör.png)