Enflasyon rakamlarının gizlenmesi ne anlama geliyor?

Enflasyon rakamlarının gizlenmesi ne anlama geliyor?

Ülkemizde tüketim ve harcama alışkanlığı süratle değişiyor. İnsanlar öncelikle ihtiyacı olan mamulleri, ardından ihtiyacı olabilecek olanları satın alma çabasına giriştiler. Hatta parası olsun olmasın kredi kartlarına yüklendiler. Öyle ki, kredi kartı harcamaları rekor üzerine rekor kırıyor. Nasıl olsa Türk lirasının döviz karşısında satın alma gücü azalıyor, ne alsam kardır diye düşünüyorlar. Yaşanan bu hal kendi koşullarında, her sektörde söz konusudur. Sözün özü ekonomideki belirsizlik bir panik havası oluşturmuş durumda. Sosyolojik olarak paniği, buzlanmış yolda kayan bir arabaya benzetebiliriz. Ne zaman, nerede duracağı belli olmayan bir vasıtadan bahsediyoruz. 

Peki, ülke niçin bu haldedir?

İfade ettiğimiz gibi işin merkezinde belirsizlik var. İnsanlar geleceklerini öngöremiyorlar. Bir örnek üzerinden gidelim. Bir doktorun hastasının teşhisini, tedavi sürecini takip ettiği parametreler vardır. Hastanın ateşi, tansiyonu, nabzı gibi göstergelere bakılarak hastanın tedavisi yapılır. 

Ekonomi bazı parametrelerle takip edilir. Bunların en önemlilerinden birisi, enflasyon rakamları ile ekonominin gidişatını okumaktır. Bir örnek üzerinden gidelim. Hastanın ateşi, tansiyonu ve nabzı yanlış ölçülüyorsa teşhis nasıl konacak tedavi nasıl yapılacak? 

Bir başka örnek olarak korona hastasının izlendiği parametrelerden olan oksijen saturasyonu seviyesini konuşalım. İnsan kanında  % 98 civarında oksijen bulunur. Oksijen seviyesi % 85'in altına düştükçe bilinç kaybı, koma riski ortaya çıkar, oksijen seviyesinin daha düşmesi ölüme bile yol açar. Hasta evinde mi takip edilecek, yoksa hastanede yataklı serviste mi, yoğun bakımda mı tedaviye devam edecek, oksijen seviyesi bir göstergedir. Oksijen seviyesi doğru ölçülmezse hastalık nasıl tedavi edilecek? 

Şimdi gelelim ekonomik göstergelerden olan enflasyon rakamlarına…

TÜİK kasım ayında aylık enflasyonu % 3,51, yıllık enflasyonu ise % 21,31 olarak açıkladı. 

Buna mukabil, ekonomist doçent ve profesörler ENAG çatısı altında kasım ayı tüketici fiyat endeksini % 9.91, kasım ayı yıllık enflasyon verisini ise % 58,65 olarak açıkladı.

Piyasaların oksijen seviyesine denk olan enflasyon rakamlarının bu kadar farklı olması tedavi olarak büyük bir risk ile karşı karşıya olunduğunu gösteriyor. Şimdi soralım hangisi doğru. Burada her okuyucu kendi harcamalarına baksın, o zaman hangi rakamın doğru hangisinin yanlış olduğuna karar verecektir. 

İstanbul Planlama Ajansı İstanbul’da yaşam maliyetinin bir yılda yüzde 50,18 oranında arttığını açıkladı. Konut kiraları ise, yüzde 71,43 oranında artış gösterdi. 

Şimdi bu bilgiler ışığında bir durum değerlendirmesi yapalım.

Bir doktor hastasının ateşini veya oksijen saturasyonunu yanlış ölçüyorsa, otomatikman teşhis ve tedavisi de yanlış olacaktır. Hastanın durumunun ağırlaşması ve aynı işi yapan kişilerin ikazlarına rağmen, hala sorun yok diye ısrarlı davranıyorsa bu nasıl yorumlanmalıdır? Ya bu kişi mesleki yeterliliğe sahip değildir ya da kötü niyetlidir. Her iki halde de sonuç hüsran olacaktır. 

Ekonomi de bundan farklı değildir. Piyasalara ateş düşmüştür, adeta deprem yaşanmaktadır. Bütün buna rağmen sanki doğal bir halmiş gibi konuşan yetkilileri nasıl anlamalı? 20 yılı aşkın zamandır ekonomi yönetimi elinde olan siyasiler sanki ekonomiyi yeni keşfetmişler gibi millete pembe rüya anlatmakla meşguller. Oysa kaybedilen zamandır, geleceğimizdir. 

Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modeli (MEM) ile çözüm mümkün olacaktır. Ülkelerin çözüm olarak kabul ettiği MEM'in sürekli büyümeyi temin etmesi, adil bir gelir dağılımını sağlaması, tam istihdamı temin etmesi, yani işsizliği önlemesi ile halklara tek kurtuluş formülüdür.

Çözümün yolu öncelikle doğru ve dürüst olmaktan geçer. Gelin algı yönetimlerine esir olmayalım, bu güzel cennet vatana ve cefakâr insanlarına sahip çıkalım.