Erdoğan'ın 50+1 Açıklaması, Bir Gündem Değiştirme Taktiği mi?

Erdoğan'ın 50+1 Açıklaması, Bir Gündem Değiştirme Taktiği mi?

Türkiye'nin siyasi gündemi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya ziyareti sonrasında yaptığı ve ülkenin seçim sistemiyle ilgili olan 50+1 açıklaması ile farklı bir kulvara kaydı. Bu açıklama, Türkiye'nin siyasi sistem ve Cumhurbaşkanlığı seçim süreci üzerinde önemli tartışmaları tetikledi. Erdoğan'ın bu çıkışı başkanlık sistemine yönelik eleştirileri de beraberinde getirdi. Bu durum, ülkedeki politik belirsizlikleri ve hükümetin sürekli izlediği yap-boz politikasını da gözler önüne seriyor. 

Peki böyle bir çıkış neden söz konusu oldu? Üstelik ülkemizin konuşulması gereken birçok önemli sorunları olmasına rağmen... 

Acaba sayın Erdoğan kendi getirdiği sisteme neden karşı çıkıyor? Demek ki burada sorun var. Kimin eli kimin cebinde belli değil, diyor. Bunu kendi masa ortaklarına söylenen söz olarak yorumlayabiliriz. Erdoğan elini daha da rahatlatmak istiyor. Nitekim daha önceki dönemlerde de ortaklık yaptığı gruplarla çatışmaktan kaçınmayan Erdoğan, yeni bir ortaklık arayışına gidebilir. Var olan meclis aritmetiğinden hareketle bir karar verebilir. Anayasa değişikliğine gitmek için yeni yeni argümanlar biriktirmeye devam edebilir. 

Sayın Erdoğan gündemi oluşturmakta mahir bir insan. Yani kamuoyunun nabzını, algısını istediği noktaya yönlendirebiliyor. Bu açıklama ile yapmak istediği bir başka şey de onu ve iktidarını rahatsız eden gündem maddelerini geri plana atmaya çalışmak olabilir. Peki 50+1 çıkışıyla neler örtülüyor? Neler saklanıyor? Gerçek gündemler nedir?

Birincisi, yaşanan ciddi bir ekonomik bunalım saklanıyor. Malumunuz artık kış bastırmaya başladı. Havaların soğumasıyla beraber ısınma masrafları ortaya çıktı. Gıda fiyatları, akaryakıtın el yakan fiyatları, eğitim masrafları derken insanlar çok mağdur durumdalar. Bunu toplum olarak hep birlikte yaşıyoruz. Artık iş yerlerinde yeterli müşteri yok, ciddi bir durgunluk var. Bazı hareketli olan mağazalara baktığımızda ciddi indirimler yapıldığını görüyoruz. Hatta %50 ler %70-80 ler seviyesinde indirimler yapılıyor. Satıcı bu kadar indirime gidiyorsa demek borcu var ödeyemiyor, ödemek için mecburen bir şey satmak zorunda. Maliyetlerin altındaki satış fiyatları o işyerlerinin kapanmasına yol açacak. Kısacası ekonomi son derece kırılgan ve gelişmeler hiç de iyi değil. Ne satıcı adına, ne alıcı adına maalesef iyi değil. 

İkincisi bakınız bir savaş uçağı sorunu var. Malumunuz Türkiye uzun zamandan beri savaş uçağı problemini yaşıyor. Amerika’yla önce F-35 sorunu ortaya çıktı işte Türkiye bunun üzerine Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini aldı. Amerika biraz daha çemberi daralttı. Türkiye F-35 den vazgeçti bari F-16 olsun dedi, F-16 larımız modernize olsun dedi. Amerika onu da kabul etmedi. Amerika katiyen savaş uçağı konusunda ülkemize destek vermiyor. Dünyanın her tarafında bir güvenlik sorunu söz konusu. Savaş tamtamları her tarafta çalıyor. Mutlaka silahlı kuvvetlerimizin güçlenmesi lazım. Bunun üzerine Almanya’ya gidildi. Almanya maalesef Eurofighter savaş uçakları konusunda çok da pozitif bir cevap vermedi. Sayın Erdoğan başka ülkelerden alırız dese de burada iki sorun var. Birincisi diğer dünya devletleri de savaş uçağı satma konusunda çok hevesli değiller. İkincisi NATO nun kotası. 

Nasıl bir müttefik ki, NATO ülkemizi yani kendi üyesini düşman ülke kategorisinde tutuyor ve tehdit olarak görüyor. 

Cumhurbaşkanı başkanlık sistemini ve 50+1 i getireli daha kaç sene oldu? Hemen bunu da değiştirmeye kalkıyor. Kısacası hükümet maalesef önünü göremiyor. Burnunun ucunu göremiyor. Dolayısıyla gece rüya görüyor ertesi gün uygulamaya kalkıyor. Böyle olmaz, ne bu şekilde bir ülke yönetilir, ne de dünyayla bir ortaklık söz konusu olabilir. 

Gene üstü örtülmek istenen konulardan bir tanesi Gazze’deki soykırım. Gerçi hükümet son derece yüksek perdeden konuşuyor, her fırsatta bir gece ansızın gelebiliriz demeye devam ediyor.

Vatandaş, tamam da kardeşim, bu söylem ne zaman uygun bir eyleme geçecek diye soruyor. Sosyal medyaya baktığımızda artık bu durum karikatürize edilmeye başlandı. Bu tutum vatandaş tarafından kendi yandaşları tarafından partiler tarafından eleştirilmeye başlandı. O halde bu mevzunun da bir şekilde örtbas edilmesine çalışılıyor. Kim İsrail’e karşı yaptırım uyguluyor? Maalesef İsrail soykırım ile bir medeniyeti yok ederek hedefine doğru yürüyor.

Gazze'yi işgal ediyor sıra Batı Şeria’ya geliyor. Hangi kapsamda saldırıyor? İsrail kendi idealini gerçekleştirmek yani Arz-ı mevuda ulaşmak için saldırıyor. Ülkemiz toprakları, Güneydoğu Anadolu bölgesi Arz-u mev’udun içerisinde olduğuna göre İsrail yarın buraya da saldıracak. Ve İsrail tek başına yürümüyor. Özellikle güya stratejik ortağımız olan Amerika’yı arkasına alarak yürüyor. Peki buna karşı ne yapılacak? Bugün yapılması gereken gerçeklerle yüzleşmektir. Hükümetin başını kuma gömerek vatandaşın gündemini farklı noktalara çekerek yaptıkları yarınlardan çalmaktır, yarınları kaybetmektir. O halde gelin devletimizi, milletimizi, geleceğimizi düşünelim, insanlığı düşünelim. Günü geçirme adına uygulanan politikalara ve bu politikacılara prim vermeyelim.