Gıda Güvencesi Perspektifi ve Bağımsızlık

Gıda Güvencesi Perspektifi ve Bağımsızlık

Hasat dönemindeyiz. Tarım ürünlerini konuşuyoruz. Savaş halinde olan Ukrayna ve Rusya buğday üretiminde hala lider konumundalar ve dünya bu insanlara muhtaç. 

Son bir aydan beri Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Bey’in riyasetinde Anadolu’yu adım adım dolaşıyoruz. Şu ana kadar 25 il ziyaret edildi, tarım ile ilgili bizzat yaşadıklarımdan bir iki örnek vereyim. Afyonkarahisar’a gittiğimizde bir kiraz bahçesinde bizi ağırladılar. Kiraz bahçesinde bize herkes istediği kadar kiraz yiyebilir dediler. Ardından ellerimize birer torba verdiler, istediğiniz kadar kiraz toplayabilirsiniz dediler. Allah Allah dedim bu kadar ağaç, bu kadar kiraz, siz bunları satmayacak mısınız kardeşim? Meğerse satış fiyatları maliyetlerini karşılamıyormuş. Kirazlar muhteşem, kirazın tadı, büyüklüğü, rengi çok müstesna. Uygun fiyata alan müşteri olmayınca toplasak mı zarar etsek, toplamasak mı zarar etsek ikilemine düşmüş kiraz üreticisi. Neyse Karaman’a gittik, karşılayanlar arasında çiftçi kesimi de vardır. Karaman, Konya bu bölgeler buğday deposu olan tahıl ambarı olan bölgeler... Bu bölgelerde maalesef üretici ürününü satacak ama TMO’dan randevu alamıyor; randevu alıyor, ürününü veriyor fakat kısa süre içerisinde parasını tahsil edemiyor. Diğer taraftan tacirler, tüccarlar var, ürünü daha ucuz fiyata kapatmaya çalışıyorlar. Maalesef tarım kesimi sahipsiz bir vaziyette. 

Şimdi bir empati yapalım. 

Siz olsanız bu kiraz bahçesine yatırım yapar mısınız? 

Siz bu buğdayı yetiştirmek ister misiniz?

2000 yılına kadar Türk tarımında desteklemeler vardı. Bu desteklemeler fiyat desteği şeklinde olurdu. Zararın sübvansiyonu şeklinde olurdu. Girdi destekleri olurdu, krediler, gübre, sulama gibi arz destekleri olurdu. AKP hükümeti başa geldikten sonra güya Avrupa Birliği’ne üye olmak adına görüşmeler başlattı. Adeta gösterilen havuçların peşinden koştu. 2000 yılından sonra Dünya Ticaret örgütüyle, Avrupa Birliği ile, Dünya Bankası ve IMF ile birtakım programlar yürüttü. 

Ardından stand by anlaşması imzaladılar. Stand by anlaşmasını sonucunda ülkemizde uygulanan tarım politikası araçları ortadan kaldırıldı. Doğrudan destekleme sistemi Türk tarımının tek tarım politikası aracı haline geldi. Ne demek doğrudan destekleme sistemi? Yani destekleme Türk çiftçisine üretim, ürün karşılığında değil de tarımsal alan karşılığında verilmeye başlandı. Tekrarlıyorum, destekleme üretime değil, tarımsal alana verilmeye başlandı. Ekerek zarar edecek noktaya getirilen çiftçi zarar etmemek için ekmemeyi tercih eder hale geldi. Bu icraat bilinçli olarak yapıldı. 

Süreç içinde onlar ortak biz pazar olarak kaldık, dizayn hep böyle işledi. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Gelinen noktada çiftçilerin yaş ortalaması orta yaşın da üstüne çıkmış durumdadır. İşte bu Türk tarımına ve karşı Türk milletine karşı yapılan en büyük yanlışlardan bir tanesiydi. 23 yıldan beri bu yapılıyor bizim ülkemizde. Oysa Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bize öğüt olarak söylediği bir sözü vardır. Evladım al beşe, sat beşe kalır bişe derlerdi. Belki beşe mal edersin, belki beşe satarsın ama bu arada istihdam oluşur, yan sanayi gelişir. Bir ürün ortaya çıkar. Ortaya çıkan bu ürünle bağımsız oluruz ama sen bu ürünü imal edemediğin takdirde bir başkasından almaya kalktığında bağımlı olursun. Bakarsın sana bu ürünü satmaz. İşte Rusya, Ukrayna örneğinde görüyoruz satmam diyor adam. 

Prof. Dr. Haydar Baş hocamız her defasında tarım ve hayvancılık stratejik bir saha olduğunu ifade etmiştir. Fakat tarım ve hayvancılık hak ettiği ilgiyi ülkemizde maalesef görememiştir. Bugün gıda enflasyonunun en büyük sebeplerinden birisi de uygulanan bu vurdum duymaz ve bağımlı politikadır. Yani siz tam siz topsuz savaşa gidersiniz ama gıdasız savaşmanız asla mümkün değildir. 

Ez cümle, tarım mutlaka çözülmesi gereken bir konudur; bilelim ki lafla peynir ekmek gemisi yürümez!