Global seçim oyunları nasıl bozulur

Kurtuluş savaşı yıllarında, Osmanlıdan kalan son Anadolu topraklarının işgalden kurtarılması elbette kolay olmadı. Vatanımız üzerine çöreklenen sömürge güçler sökülüp atıldı ama bu güçlerin menfur emelleri bu topraklar üzerinde hep devam edegeldi. Ektikleri tohumlar yıllar içerisinde boy attı ve etkin olmaya başladı.

Zaman içerisinde vatan topraklarımız satıldı, madenlerimiz talan edildi, su kaynaklarımız elden çıkartıldı. Artık gelinen noktada devletimiz ve milletimiz bir çıkmazın içine doğru süratle sürüklenmektedir.

Bugüne kadar Türk siyasetinde toplum mühendisleri önemli bir rol oynamışlardır. Yapılan seçimlerle milletin iradesine ipotek konulmuştur. Buna rağmen yıllar içerisinde oyu çok olan partilerin bile siyaset sahnesinde yerini koruyamadığına şahidiz. Her defasında oyun kurucular, psikososyal şartların gereği bir başka siyasi partiye oynamış ve onun üzerinden emellerini gerçekleştirmişlerdir. Bu yaşananlara tepki olarak azımsanmayacak bir seçmen kitlesi oy kullanmamaktadır. Veya yaşadıkları ile kendisine gösterilenler arasında ki tutarsızlığı gören seçmen kararsız kalmaktadır. Bu kitlenin toplam oylar içerisinde ki yeri sıralamada üçüncü parti mertebesindedir.

Siyaset millet adına yapılır. İşin sahibi bizzat milletin kendisidir. Yani her bir vatandaşımız vatanın bizzat sahibidir. Vatandaş, ulusal duruşu olan siyasi partilere güç birliği yapmaları için çağrıda bulunmaktadır. Bir taraftan siyasi partileri teşvik etmekte, diğer taraftan moral vermektedir. Bakınız bu mektuplardan bir örnek verelim:

“önümüzdeki seçimlerde ülke ve ülkünüze hizmet için birleşin, benzer partilerle tek çatı altında seçime girin.

Güce sahip olanlar veya kendinde güç vehmedenler, ne kadar iyi olurlarsa olsunlar bir süre sonra zulme varan uygulamalara imza atabilir. Bu yönde gidişattan endişeleniyorum. önümüze güçlü alternatifler konması gerekir.

1945′de CHP'ye karşı oluşan DP çatısının benzeri bugün niye mümkün olmasın?

Eğer amacınız “ben davası” “koltuk sevdası” vb. değilse, böyle bir birlikteliğin önünde engel olmadığı kanaatindeyim.

Mutlaka kendinize özgü çok önemli görüşleriniz vardır, birliktelik bu görüşlerinizden vazgeçmenizi gerektirmiyor, mecliste görüşünüzün temsilcisi olması daha faydalı olmaz mı?”

Bu pencereden bakarak referandum da çıkan sonucu değerlendirelim. Alınan % 42 lık "hayır' oyu bir araya gelindiği zaman neler yapılabileceğini göstermektedir. Fakat ne acıdır ki, "hayır' oyu kullanan mecliste temsil edilen CHP de MHP de bu ittifak çalışmalarında baş çekmemiştir. Bu tavır ve davranışlarıyla millet tarafından cezalandırılacaklardır. Milletin teveccühünü kazanacak hareket ise, mevki ve makam kaygısından uzak olarak, bu ortaklıkta yer alanlar olacaktır.

Son dönem Türk siyasetinde, projeleri hemen hemen bütün partiler tarafından sahiplenilen ve kaynak gösterilmeden (ç)alınan bir lider var. Bu lider BTP Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş. ülkemizin içinde bulunduğu vahim durum itibarıyla çözüm plan ve projelerine ne kadar ihtiyacımız olduğunu yazmaya da anlatmaya da ihtiyaç yok. Dolayısıyla Sayın Haydar Baş'a da ne kadar ihtiyaç olduğu ortada. Sayın Baş'ın milletimizin gönlünde önemli bir yere sahip olduğunu da burada ifade etmek gerekir. "Barajı aşamaz' ki saldırısına maruz bırakıldığı için Sayın Baş'ın partisi BTP, seçmenin ikinci partisi durumunda.

Meclis dışındaki her partinin kendilerine mahsus tabanları mevcuttur. özellikle 2002 ve 2007 genel seçimlerine baktığımızda mecliste temsil edilemeyen oylar % 20-30 seviyesindedir. Bu oran, seçmen tercihlerinin meclise yansımaması anlamına gelmektedir. İşte oyun kurucular bu aşamada devreye girip, iki partili sistemi kurmak adına çözümü olsun olmasın, ülke insanına hizmet potansiyeli taşısın veya taşımasın, oylar boşa gitmesin edebiyatı yapmaktadır. Artık görülmüştür ki, seçmen bu oyuna gelmiştir ve gelmektedir. Kurulan bu tezgâhın sorunsuz işlemesi için seçim bir "geçim' fırsatı olarak gösterilmekte, seçmen menfaat karşılığı yönlendirilmektedir. O halde barajı aşabilmek ve milli iradenin mecliste temsil edilebilmesini temin etmek için, siyasi partilerin ittifak etme zaruretleri vardır. İktidarın icraatları karşısında çözüm arayan seçmen ittifaka yaklaşmayan siyasi partileri yaylım ateşine tutmuş vaziyettedir.

BTP Genel Başkanı Sayın Baş, 2007 genel seçimlerinde bu konuda ciddi ittifak arayışları içinde olmuştur. Aynı ittifak arayışı 2011 seçimleri için de ortaya konmaktadır. Sayın Baş ittifak çalışmalarını bir kızın evlilik sürecine benzetmektedir. Bir aile, kızını geleneksel kurallar içerisinde dünürcüsüne gösterir. "Gel beni al' diyemez ama hal lisanı ile anlaşmaya hazır olduğunu beyan eder. Burada çatı olma ihtimali olan partiler tarafından isteme fiilinin gerçekleştirilmesi gerekir demektedir. Aslında Sayın Baş, bütün bunları söylerken vatan ve millet adına sorumluluğunu gereğini yerine getirmektedir.

Bir diğer tespiti de şöyle yapmakta fayda vardır. Sayın Erbakan'ın cenaze merasiminde milyonlar toplandı. Askeri sivili; partilisi partisizi bir millet oradaydı. Şimdi siz buna bir de bu gelenlerin ailelerini ekleyin. Milletin teveccühünün boyutunun ne kadar üst seviyede olduğu görülecektir. Bu teveccüh Sayın Erbakan'ın temsil ettiği misyonaydı. Yani millet şahsında milli ve manevi liderliği barındıran, misyon olarak dini ve milli bütünlüğü esas kabul eden proje insanlarını istemektedir. Bir başka ifade ile millet, değerleri ile oynanmasını istememektedir. Millet bizzat kendini aramaktadır. Bu arayış ateşi ancak bir ittifakla söndürülebilir. Akl-ı selim olan liderlerin de istediği zaten budur. Şartlar bunu gerektirmektedir.

Madem %10 olan seçim barajı makul seviyelere indirilmedi, o halde yapılacak akl-ı selim bir seçim ittifakı ile barajın duvarlarını ortadan kaldırmaktır. Böylece hapsedilmiş sular kendi yatağına akacak; suya hasret çatlamış topraklar suya kavuşacaktır. Devletçiklere bölünmenin adı olan eyalet sistemine, başkanlık sistemine geçme çalışmaları yapılan ülkemizde, siyasi partilerin, saygın isimlerin millet adına bir ve beraber olmaktan başka yolları yoktur.

Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi

İcmal Mart