Haçlı Seferleri (1096-….)

İlk Haçlı Seferi 1096 yılında başladı. Anadolu üzerine işgal seferleri düzenlendi. Bir din savaşı olan Haçlı Seferinde dalga dalga gelen haçlılar ve profesyonel orduları Anadolu'yu talan ettiler. Ciddi kıyım ve vahşet gerçekleştirdiler. Süreci yakından takip eden Selçuklu komutanları tarafından işgal ilk fırsatta bertaraf edilmiş oldu.

İslamiyet'in yayılması ve Türklerin ilerlemesinden rahatsız olan batı bu gelişmelerin önüne geçmek için seferlerine devam etti. 8 defa yapılan saldırı her defasında püskürtüldü ve Haçlı, her defasında kaybetmek ve geri çekilmek zorunda bırakıldı. 1270 yılında saldırıları durdurdular. Bilindiği üzere batılı plan ve projelerini uzun yıllar içerisinde planlar. Bir fırsatını bulduğu zaman da harekete geçer. Burada da böyle olmuştur. Haçlı seferleri iyice incelendiğinde günümüzde ki birçok gelişmeye de ışık tutacaktır. Birinci Dünya Savaşını ve Osmanlı devletinin zayıflamasını fırsat bilen batı yeniden Anadolu'yu işgal etme hevesine kapılmıştır. 1915-1916 yılları arasında Çanakkale de yaşanan birleşik haçlı ordularına karşı verilen savunma mücadelesi destansı bir kahramanlık tablosudur. Konuyu en iyi ortaya koyan metinlerden bir tanesi de Mehmet Akif Ersoy'un ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE adlı şiiridir.
“…
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!
…”
Bütün vahşetlerine rağmen birleşik güçler geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaş sonucunda iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir. Türkler bu savaşta 253 bin şehit vermişlerdir.

YENİ HAÇLI SEFERLERİNİN öNCü ÇALIŞMASI: ILIMLI İSLAM

Yapılan haçlı seferleri ile batı, Türkleri ve İslamiyet'i Osmanlı devletinin hinterlandından silemediği gibi ağır faturalar da ödemek zorunda kaldı. Çanakkale dâhil 9 defa yapılan saldırı hep püskürtüldü. Artık batılı güçler yeni bir karar aldılar. İslam ülkelerinin içinden buldukları taşeronlarla hedeflerine ulaşacaklardı.
Yeni haçlı seferlerinin siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri ayaklarının yanında bir de dini ayağı oluşturuldu. Bölge halkını bir arada tutan İslam anlayışı, Allah inancı ve peygamberimize iman üzerinde oynanacaktı. İşte bu maksatla "Ilımlı İslam' adı altında yeni bir din anlayışı icat edildi. Ilımlı İslam dışı İslam görüntüsünde olacak, içi ise Hristiyan öğretisi ile doldurulacaktı. Ortaya çıkan ise kullanılmaya müsait ucube bir din anlayışı olacaktı. Bu çalışmalarını adım adım bütün İslam coğrafyasında devreye koydular. Müsamaha, hoşgörü, hümanizm adı altında hak batıl anlayışını değiştirdiler. Toplumun en alt katmanlarına, idari olarak en alt birimlerine kadar uzandılar. Halk tarafından makbul kabul edilen İslami cemaat görüntüsünde ki gruplar da devreye kondu.

BUSH: YENİ HAÇLI SEFERİ 100 YIL SüRECEK !

11 Eylül 2001′de meydana gelen ikiz kulelere saldırı, ABD hükümeti tarafından, ABD'de sivilleri ve askerleri hedef alan bir dizi terör saldırısı olarak açıklanmış, bizzat Amerikan başkanı Bush tarafından 100 yıl sürecek bir Haçlı Savaşı ilan edilmiştir. İlan edilen bu işgal hareketi tarih sahnesinde 10. defa ilan edilen Haçlı Seferiydi. Hemen akabinde gerçekleştirilen Irak işgali ve süregelen vahşet tablosu bütün İslam âleminin ve dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir. Tarih bir ilki daha kaydediyordu. İlk defa Türkiye haçlının safında yer almaya hazırlanıyordu. AKP hükümeti adına başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Irak'ta savaşan ABD'li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.” (31.Mart.2003 / The Wall Street Journal) açıklaması ile dünya kamuoyuna safını ilan ediyordu. İlk günden itibaren AKP hükümeti ABD ile stratejik ortaklık yapmıştır. Hareketin her adımında ABD'nin yanında yer almıştır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde bop projesi kapsamında seyahat ve görüşmeler yapmışlardır.

Irak işgali 20 Mart 2003′de Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık önderliğinde oluşturulmuş Çokuluslu Koalisyon Kuvvetler tarafından başlatılmıştır. Zamanlamaya çok dikkat edilmelidir. Bir seher vakti Bağdat semalarında saban ezanı okuyan müezzinlerin yanık sesleri yankılanırken işgal güçlerine ait uçaklar semalarda belirir ve bombalarını İslam topraklarına atmaya başlarlar. O gün bugün işgal bütün vahşetiyle devam etmekte kapsama sahasını sürekli genişlemektedir.

ABD Irak'ta adeta bir çamura saplandı. Kaybettiği mali ve askeri kayıplar kendi ülkesinde aleyhinde bir kamuoyu oluşmasına sebep oldu. Bunun üzerine işgal edecekleri diğer 22 İslam ülkesinde (Türkiye'nin BOP kapsamındaki devletler arasında olduğu bizzat ABD tarafından açıklanmıştır) doğrudan değil de dolaylı olarak müdahale etmek istediler. Ellerinin yanmaması için maşa tutmaları gerekiyordu. İşte bu kapsamda 10-11 Aralık 2004 tarihleri arasında Fas da yapılan ” Gelecek İçin Form” adı ile bir toplantı düzenlenir. Başkent Rabat'daki bu toplantıya G8 Topluluğu ile yirmiden fazla Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin maliye ve dışişleri bakanları yanı sıra Arap Birliği ve Avrupa Birliği katılır. Zirve'ye ABD dış işleri bakanı Colin Powell eş başkan olarak katılır. Bu toplantıda bir konuşma yapan ABD dışişleri bakanı konuşmasında şunları söyler “BOP Projesine giren ülkelerdeki değişimi dışarıdan empoze etmeyeceğiz. Bunu ülkelerin sosyal, ekonomik alanda ilerlemeleri ile beraber kendi içinden başlatacağız ve siyasi ve ekonomik reformlarını gelişmiş ülkelerle el ele gerçekleştirmelerini sağlayacağız der. Ayrıca Powell bölge ülkelerinde reform yapılması için halklara cesaret vereceğiz diyerek BOP da yeni bir taktik devreye konur.

HAÇLI SEFERLERİ DUR DURAK BİLMİYOR
2011 yılına geldiğimizde ise BOP kapsamındaki İslam ülkelerinde içten içe kaynatılan millet kazanı kaynamaya başlar. Güya halk hareketleri adı altında batı tarafından eğitilmiş vatandaş kılıfı altındaki güçler deneyimli askerlere taş çıkartacak şekilde her türlü silah ve mühimmatı kullanarak kendi ülkelerini bölecek eylemlere başlarlar. Tunus ve Mısır da istedikleri değişimleri başarıyla gerçekleştirirler. Ancak Libya'da sert kayaya çarparlar. Halk hareketi adı altında yapılan müdahale sonuç vermeyince batılı haçlı ittifak güçleri direkt askeri saldırıya geçerler. ABD, Fransa, İngiltere ve diğer bazı Batı ülkelerinden oluşan koalisyon güçleri Irak'a saldırının yapıldığı aynı günün 8. yıldönümünde Libya'ya saldırı başlatırlar. Libya denizden ve havadan bombalanmaktadır. BOP Haçlı Seferinin yeni bir cephesidir Libya. Nitekim Fransa Dışişleri Bakanı, Libya işgalini bu bir Haçlı Seferidir diye ilan etmektedir. Rusya Başbakan'ı Putin bu saldırıyı gayr-ı meşru ve vahşi Haçlı Seferi olarak tanımlamaktadır.

AKP HüKüMETİ TüRKİYEYİ HAÇLININ SAFINA SüRüKLüYOR

AKP hükümeti ise kamuoyunun gözü önünde sürecin başından beri ortaya koyduğu duruşun gereği ittifak güçlerinin yanında yer alır. CeBIT'de, 28 Şubat'ta düzenlenen Türk Alman Ekonomi Kongresi'ne katılan Başbakan Tayyip Erdoğan, “NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu, NATO'nun ne işi var Libya'da? Libya'daki olaylar karşısında müdahalenin gündeme alınmasını Libya halkı adına, Libya'daki yabancılar adına kaygı verici buluyoruz” demiştir. Aradan 10 yıl değil, 10 gün geçmeden Sayın Erdoğan ağız değiştirir. Artık Türk hükümeti bırakın NATO'ya karşı olmayı bizzat cesaretlendiren taraf olduğunu kamuoyuna deklare eder. üstüne üstlük NATO, Libya'ya hava operasyonunun komuta merkezinin İzmir'de olacağını açıklar. Türkiye'nin veto etme hakkını kullanmaması ve NATO'yu teşvik etmesi sayın başbakan Erdoğan'ın BOP kapsamında ilk günden beri ortaya koyduğu çizgiye uygun idi. Sayın başbakan Türk milletinin gidişattan rahatsız olduğunu bildiği için her fırsatta aykırı çıkışlar yaparak kamuoyunun gözünü perdelemeye çalışsa da ayinesi iş olmaktadır. Türkiye bal gibi haçlının safında yer almıştır. Türkiye siyasi oyunlarla harakiriye zorlanmaktadır. Millet kendisine giydirilmeye çalışılan bu idam gömleğini görmeli ve acilen bu halden kurtulmalıdır.

HAÇLI SEFERLERİ, ŞARK PROJESİ, BOP BİRBİRİNİN TAMAMLAYANIDIR

Son tahlilde tarihten ders almak zorundayız. Endülüs Devleti ( 711-1492) bugünkü ispanya, Portekiz ve Fransa topraklarında 781 yıl hüküm sürmüştür. Netice İslam unsuru o topraklardan sökülüp atıldı. İnsanlar katledildi, ilmi eserler yırtıldı yakıldı. Bu tablo sürekli olarak toplum hatırasında canlılığını korumalıdır. Haçlı seferi zaman içerisinde Şark Meselesi (The Eastern Question) olarak da sahne almıştır. Gaye Müslüman Türk'ü Anadolu topraklarından söküp atmaktır. Bu ruh anlatmaya çalıştığımızı haçlı ruhudur. Osmanlı Türkiye'sinde Şark meselesine adı altından yürütülen batılı proje ile 623 yıl sonunda Osmanlı İmparatorluğunu parçalamıştır. Elimizde kalan son Anadolu topraklarını kaybetmemek için tarihi geçmişi ve batının siyaset projesini iyi bilmek gerekir. Unutmayalım ki, Haçlı Seferleri, Şark Projesi, Büyük Ortadoğu Projesi birbirlerinin tamamlayanıdır. Değişik zaman ve zeminlerde aktörler değişir, isimler değişir, strateji ve taktik değişir ancak hedefleri değişmez. Son dönemde Osmanlı hinterlandında ki İslam ülkelerinde yaşanan sosyal, siyasi, dini, ekonomik ve askeri hadiseler bu süreç dâhilinde yaşanmaktadır.

Millet olarak kendi halimizi, kültürümüzü milli dinamiklerimizi sürekli ihya etmek zorundayız. "Dini bütünlüğümüzün milli bütünlüğümüzün teminatı' olduğunu hiç ama hiç unutmamalıyız. Zaten millet olarak bu değerlerle ayakta kalabildik. Eğer varlığımızı ve vatan topraklarımızı elimizden kaybetmek istemiyorsak, millet olarak tek bilek tek yürek olmak zorundayız. Bizi temsil edecek siyasileri seçerken de bu nüktelere dikkat etmek zorundayız.

Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi

Bu makale İCMAL dergisinde yayınlanmıştır.