Haydar Baş ile Birlikte Olmak

Haydar Baş ile Birlikte Olmak

Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın irtihali hepimizi derinden yaralamıştır. Başta ailesi ve sevenleri olmak üzere hepimizin başı sağ olsun.

Ben 1985 yılından beri hocamızın yanındayım, 35 yıllık
bir beraberliğimiz var. Benim gibi birçok arkadaşımız da uzun yıllardan beri
hocamız ile birlikte oldular. Onun hayatı çok şeffaf idi. En mahrem kabul
ettiğimiz toplantılarda ne konuşmuşsa, bakarsınız akabinde TV. ye çıkar bunları
anlatırdı. Yani hiç gizlisi saklısı yoktu.  

O’nun hayatı Kuran'dı, O’nun hayatı sünnetti. O’nun
hayatı, hukukun içindeydi. O’nun hayatında sürekli bayrak vardı, sancak vardı,
vatan vardı, devlet vardı, millet vardı, Atatürk vardı. Vefa vardı hayatında,
doğruluk, dürüstlük, mertlik, cömertlik vardı. 
Güzellik adına hangi sıfat varsa o vardı hayatında.

O ilmini ve irfanını her fırsatta paylaştı. Siyasi
çalışmalarıyla, akademik çalışmalarıyla, bizzat hayatın içindeki sosyal
münasebetleri ile paylaştı. Verdiği konferanslarla, kaleme aldığı eserlerle
paylaştı. Bizzat kadrosunu yetiştirerek; ilmini, erdemini müşahhas hale
getirmenin gayretini ortaya koydu.

Yüzyıllardan beri süregelen sorunların çözümünü ortaya
koydu. Toplumsal birliğimizi temin edecek tezler vaaz etti. O kadar çok eser
bıraktı ki, diyebiliriz ki ortada karanlık bir nokta bırakmadı.

Bakın "Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün, milli
bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzün teminatıdır" tezini ortaya koydu. Bunun
içinde dini değerlerimiz var, milli değerlerimiz var. Bunlar tek başına değil,
birbirini besleme ile bir bütünlük arz ediyor. Tek başına millet ve devlet
olunamıyor; güç ortaya çıkmıyor. Biri güçlü olunca, diğeri de güçlü oluyor.

Hocamızın ömrü tevhid mücadelesi ile, birlik mücadelesi
ile geçti. Müslümanların içine düştüğü durum ortadadır. Herkes bir tarafa
çekiyor. Peygamber efendimizin rıhletinden sonra, Ehl-i Beyt efendilerimizin
şahsı hedef alınarak dine karşı çok zulüm uyguladılar. İslam alemi bölük pörçük
oldu. Haydar Baş hocamız, “Tevhidin merkezinin Ehl-i Beyt” olduğunu ortaya
koydu. Bu konuda uluslararası etkinlikler düzenledi. Tevhid düşüncesini,
millete mal etti. Alevi’si, Sünni’si, Şii’si, Caferi’si artık Ehl-i Beyt
efendilerimizin yolunda sevdasında, gönül birliği fikir birliği oluşturdu.

Haydar Baş hocamızın Atatürk ile ilgili tespitleri, milli
birliğimizi temin etmiştir, devlet millet bütünleşmesini sağlamıştır. "Hoş
Geldin Atatürk" eseri ile halkın Atatürk’ü anlama ve ondan istifadesini
zirve noktaya taşımıştır.

Milli Ekonomi Modeli ile Sosyal Devlet Milli Devlet
kitabı ile bir çığır açmıştır. Ekonomide dünya çapındaki çözümleri, O
hayattayken ülkeler tarafından uygulamaya kondu.

Devlete olan bakış açısıyla, devlete olması gereken yeri
gösterdi.

İlmihal eserleri verdi. Haccı yazdı, namazı yazdı, zekatı
yazdı. Daha nice eserler kaleme aldı.

… 

Buraya kadar güzel; hocamız hayatının her anını, Allah
rızası için devletine milletine adamıştı ve gereğini en güzel şekilde yerine getirdi.
Devlet adına, millet adına, milli ve manevi değerlerimiz adına bu kadar değerli
bu insanın kıymeti maalesef yaşıyorken tam anlamıyla bilinemedi, istifade
edilemedi. Hocamızın rıhletinden sonra takip ediyorum herkes konuşuyor. Neymiş
efendim, günümüzde ekonomik olarak çözümsüzlük varmış, sosyal olarak
çözümsüzlük varmış. Bu sorunların çözümü için hocamızın fikirlerine ihtiyaç
varmış diyerek, O’nun fikirlerine sahip çıkmaya çalışıyorlar. 

Sağlığında siyasi olarak ona %1 destek vermeyenler, onun
ilminin zekatı, sadakası olmayanlara %52 oy verdiler. Şimdi kazanan kim, kaybeden
kim, gün gibi ortadadır.

Ancak şu net olarak bilinmelidir ki, karanlıklardan
kurtulmanın yegâne yolu, O’nun fikirleri doğrultusunda hareket etmektir. O
hayatının her anında Allah adamıydı, hakkın doğrunun yanındaydı, ölçü
insanıydı. İnandıklarını yaşadı, yaşadıklarını anlattı ve bunları eser haline
getirdi. Hem de çok net bir şekilde, yoruma ihtiyaç duymayacak kadar açık
ortaya koydu. Halkın anlayacağı dille konuştu.

… 

Netice olarak, etrafta karanlık bir nokta bırakmadı. O’nun
ismi kıyamete kadar baki kalacak, O’nun görüşleri, eserleri kıyamete kadar
insanlığın yolunu aydınlatacak.  Bizim görevimiz
ise, onu anlatmak olacak, onun eserlerine, onun emanetlerine sahip çıkmak
olacak.

O’nunla aynı çağda yaşamış olmak, O’nu tanımak, ve O’na
yoldaş olmanın bilincine ulaşmakla karanlıklar aydınlığa tebdil olacaktır.