İktidardan mı yoksa muhalefetten mi tarafsınız?

İktidardan mı yoksa muhalefetten mi tarafsınız?

Demokrasilerde fırsat eşitliği önemlidir. Dağdaki çobanın bile gelip bir cumhurbaşkanı olması gerekir işte Çoban Sülü diye bildiğimiz Süleyman Demirel! Çoban ama devletin imkanlarından eşit şekilde istifade ederek en üst yönetici konumuna gelebilmiştir.

Ülkemizde fırsat eşitliğinin adı var ama kendisi yok. Özellikle başkanlık sisteminde hiç yok. Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin de genel başkanı. Dolayısıyla devlet adına hareket ederken partisi adına da hareket etmiş oluyor. Dolayısıyla “bir parti devleti” ortaya çıkmış oluyor. Tam da bu noktada devletin yapısı, milletin duruşu fırsat eşitliği zarar görüyor. Son günlerde deprem bölgesinde konuşan Sayın Erdoğan devlet imkanlarıyla siyaset yapıyor. Şimdi deprem bölgesinde konuşma yapan Sn. Erdoğan bir cumhurbaşkanı konuşması mı yapıyor, bir genel başkan konuşması mı? Yoksa seçime giren partinin propagandasını yapan bir siyasetçi konuşması mı yapıyor?

Nerden bakarsanız bakın ortada kaotik bir tablo var. O halde devletin imkanlarını elinde bulunduranlar muhalefete göre pozitif ayrımcılıkla seçime giriyorlar. Böyle bir demokrasi anlayışı olmaz. Hatta bakanlar aday oldukları takdirde istifa edecekler mi etmeyecekler mi, bu bile tartışılıyor. Muhalefet istifa etmeli diyor, iktidar ise hayır istifa etmesine gerek yok diyor. Bunu tartışmak bile fırsat eşitliğini yok saymak demektir. 

Bu seçimde ana eksen olarak iki görüş var. Başkanlık sisteminin devamını isteyen iktidar ve buna karşı çıkan parlamenter sisteme dönmeyi savunan muhalefet.

Algı yönetimi eskisi gibi yürümüyor. Sosyal medya ile insanlar habere daha kolay ulaşabiliyor. Artık evin beyini ikna etseniz bile hanımını veya çocuklarını ikna edemezsiniz. Yaygın süreli basındaki korku imparatorluğu her geçen gün etkisini kaybediyor. Bu seçimde etkisi daha da azalacak. Belki bu seçim döneminde eski alışkanlıklar geçerli olabilir ama bu seçimden sonra artık bu alışkanlıklar ortadan kalkmış olacak, bunu iyi görmek lazım. Vatandaşın konfor alanına müdahale edilmiştir. Vatandaş olmazsa olmaz haklarına sahip çıkmak istiyor. Olması gereken şudur. Siyasetçi, devletin bekası milletin huzurlu bir hayat yaşaması için projeler üretecek, vatandaş da doğuştan getirdiği mal emniyeti can emniyeti din ve vicdan hürriyeti seyahat özgürlüğü namus emniyetine sahip olmak isteyecektir. 

Cumhur ittifakı koltuğunu muhafaza etmek için her türlü görüş ve düşüncedeki siyasi partilerle birlikte olmayı mübah kabul etmektedir. 

Ekonomik olarak bıçak kemiğe dayandığı için seçim ekonomisi dolu dizgin gidiyor. Cumhur ittifakı elindeki devlet imkanları ile ekonomik politikalar ile tam bir algı yönetimi yapıyor. Makro ve mikro ekonomik göstergelere baktığımızda aile ekonomisi ve ülke ekonomisi her geçen gün daha kötüye gitmektedir. Hükümet seçim arifesinde ne yaparsa yapsın enflasyonun bu kadar yüksek seyrettiği ülkemizde bunun etkisi de aylar içerisinde yok olacaktır. 

Hükümet bir atraksiyon daha yaparak asgari maaş alan emeklilerin maaşını 5.500 TL’den 7.500 TL’ye çıkartacak adımı attı. Apar topar yapılan bu icraat karmakarışık olan hakkaniyet dengesini daha da bozdu. Birincisi emeklilere bakış son derece hatalıdır. Emekli olan insanın geliri bir anda keskin bir şekilde düşürülüyor. Şu kadar maaş almalı farklı bir konu ancak hiç olmazsa asgari ücret almalıdır. Bu yapılmamıştır. Ayrıca emeklilik maaşı çalışma dönemindeki verilen primlerle ilgili. Bu düzenleme ile çalışma hayatı boyunca yüksek prim ödeyen kişilerle, düşük prim veren kişiler arasındaki maaş makasının daralması ayrı bir adaletsizlik olacaktır. Bütün bu yapılanlar hükümette bir panik havası olduğunu göstermektedir.

Muhalefetin başarılı olması daha fazla oy alması ile mümkündür. Bunun yolu devletin bölünmez bütünlüğü konusunda hassas olan bütün siyasi partiler ile ittifak halinde olmalıdır. Hiç olmazsa o partiden isimleri ittifak çatısı altında meclise taşımaktır. Henüz vakit geçmiş değil ben ABC partilerinden bahsetmiyorum. Ülkemizde parlamenter sistemi isteyen partiler güçlerini birleştirdiği takdirde bu ucube sistemden kurtulabiliriz.

Seçim daha ziyade sistem tartışması üzerinden gitmektedir. Bu seçim olmasa bile bu seçimden sonra artık siyasilerden çözüm projeleri beklenecektir. İşte tam da bu zamanda Bağımsız Türkiye Partisinin farkı ortaya çıkmaktadır. Çünkü ülkemizin mustarip olduğu kronikleşmiş sorunların çözümü ancak projelerle olur. Sorunları tanımlayan ve çözümleri olan tek parti BTP'dir. Yıllar içerisinde Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın ortaya koymuş olduğu projeler ile milletimizin menfaati ile devlet ve milletin bekası buluşacaktır.