İşgalin Kronolojisi

İşgalin Kronolojisi

Yıl: 1999
Amerikan Başkanı Clinton, TBMM’de bir konuşma yapar. Konuşmasında 1. Dünya Savaşı sonucunda dağılan Osmanlı Devleti’nin birçok devletin doğuşu ve yükselişi anlamına geldiğini ifade eder. “Yaşadığımız son 100 yılı şekillendiren Osmanlı’nın paylaşımıdır” der. “Bu yıllar içerisinde sen çok aldın ben az yer aldım şeklinde kavgaların yaşandığını” ifade eder. Konuşmasında asıl mesajı bundan sonra gelir. “Önümüzdeki 100 yılın şekillenmesinde de Türkiye’nin önemli rolü olacak” der. Hazirun da bu konuşmayı neredeyse ayakta alkışlar.
Yıl: 2001
11 Eylül saldırısı ile ikiz kuleler yerle bir olur. Bush bu saldırıdan hemen sonra katili eliyle koymuş gibi tanımlar. Bütün İslam âlemine karşı bir Haçlı Savaşı başlatıldığını ilan eder.
Yıl: 2004
G-8 toplantısında Büyük Ortadoğu Projesi’nden (BOP) bahsedilmeye başlanır. Gaye kuzeyde Türkiye, güneyde Yemen, batıda Fas, doğuda Pakistan’ı içine alan coğrafyadaki İslam ülkelerine demokrasi ihraç etmek ve yeraltı - yer üstü kaynaklarına ulaşmak.
Adım adım bölgenin işgali başlar. Demokrasi adı altında bölgenin işgali gerçekleşir.
Ne gariptir ki, bizim bölgemizde ki işgaller hep demokrasi, insan hakları, özellikle kadın hakları, barış, özgürlük söylemleriyle gelmiştir.
Hatırlayın.
Tanzimat sürecine de özgürlük diye diye gelindi; azınlıklara eşitlik adı altında imtiyazlar sağlandı. Neticesini hepimiz bilmenin ötesinde yaşadık. Toprak kaybı ve sanayimizi batıya kaptırdık, ekonomimiz duman olmuştu.
Gelelim Meşrutiyete. Yine özgürlük diye diye meşrutiyet ilan edildi. Sonuçta Rumeli’ye veda ettik.
Az daha Anadolu’yu da kaybediyorduk. Atatürk’ün askeri dehasıyla yeni bir devlet kurduk. Ancak kısa süre içerisinde işler ters yüz olmaya başladı. Attila İlhan’ın, ‘İnönü Atatürk’ü’ tanımlamasıyla Atatürk de yanlış anlaşıldı ve anlatıldı. Karşımıza Atatürk’ün bile tanıyamayacağı bir Atatürk çıkartıldı. O gün bu gün gelen iktidarlar yanlış üstüne yanlış yaptılar. Milleti köklerinden ideallerinden koparttılar. Kendi değerlerine yabancılaştırdılar. Ulus devlet kavramı zarara uğratıldı. Millet kavramının içi boşaltıldı. Sömürüye karşı mücadele veren Atatürk yerine emperyalizme, kucak açan bir anlayış hâkim oldu.
Yıl: 2003
Irak’ın kuzeyinde Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçirdiler. Bu aslında asker millet olan Türk milletinin başına geçirilen bir çuval idi. Askerin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Yıl: 2012
AKP hükümeti güya barış adına Apo ile barış masasına oturdu. Bu hareket bizzat iktidar eliyle, devletin başına çuval geçirme hareketi idi.
İşte tam de burada iki açıklamaya yer verelim.
ABD’li tarihçi Tarpley, Türkiye hakkında şok bir analiz yapıyor, “Obama Erdoğan’ı aldatıyor, Türkler kaybedecek” diyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik, “Abdullah Öcalan’ın gücünün ne olduğu görülecek” diyor.
İlim insanı Amerikalı da olsa, bir tespitte bulunuyor. Türk de olsa hem de hükümetin bakanı başını kuma gömmüş, anlaşalım da şu Apo’nun gücünü görelim diyor. Bunda korkacak bir durum yok diyor. Ameliyat masasına giden çocuklara söylenen kandırmacaları hatırlattı bana bu söz.
Yabancıların talimatlarıyla hareket edilince, ülkemizin başına gelenler içler acısı oldu. 6 Mart 1922’de Mustafa Kemal’in sözlerini gel de hatırlama!
“Hangi istiklal vardır ki, yabancıların nasihatleriyle yabancıların planlarıyla yükselebilsin?”
Yabancıların dolmuşuna binince bakın sonuç ne oluyor.
Bir taraftan ABD ve Avrupa güneydoğumuzu da içine alan Kürdistan haritalarını boy boy yayınlarken, devleti terör örgütü ile aynı masaya oturt, sonra da bakalım ne olacak de. Bu hükümet bu güne kadar böyle yapmadı mı, geleceğimizi teslim edeceğimiz çocuklarımızla bile oynamıyorlar mı, geldikleri günden beri eğitim sistemini bile her sene değiştirmediler mi? Bugün dediklerinin yarın tersini yapmadılar mı? Türkiye’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika üzerindeki tarihi nüfuzunu istismar ederek Arap Baharı operasyonunda aktif yer almadılar mı?
Hükümet bütün işlerini yapboz tahtası mantığı ile yapıyor.  
Milletin başına gelenleri hep birlikte izledik, peki devletin başına gelenleri de mi izleyeceğiz sevgili okuyucu…