İtibar mı dediniz?

İtibar mı dediniz?

Üniversitelerin açılması ile ülkemizin gerçekleri birçok yönden gün yüzüne çıkmış oldu. 

Kovit-19 tedbirleri kapsamında yapılan uzaktan eğitim ile her ne kadar yeterli eğitim yapılamasa bile maliyetler düşmüştü. Ancak yüz yüze eğitim ile farklı şehirlerde okuyan öğrencilerin artan harcama kalemleri maliyetleri arttırmış oldu. Mesela barınma ihtiyacı. Üniversite gençliğinin gündemi başlarını sokacakları sıcak bir yuvadır. Öğrenci sayısı ile yurt yatak kapasite oranları arasında uçurumlar var. Bu sorun öteden beri biliniyor. Okulların kapalı kaldığı dönemde, yatak kapasitesi arttırılarak bu sorun çözülebilirdi, ancak çözülmemiş. Ülkemizin kronik yönetim sorunlarından bir tanesi olan ‘planlama’ eksikliği burada da söz konusu olmuş. Gençlik söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayanlar, yatırım söz konusu olduğu zaman maalesef sessiz kalmayı tercih ediyorlar.

Bu defa öğrenci ev aramak zorunda kalıyor. Bu da mümkün olmuyor. Çünkü kiralık ev bulunamıyor, bulunan ev ise el yakıyor. İstanbul'da 20 metrekarelik kömürlük misali penceresiz bir evin kirası, bin lira. Aile bulup buluşturup ev alayım dese, zaten son dönemde fiyatların patlaması ile bu hiç mümkün değil. Ev fiyatları artık milyonlu rakamlarla ifade ediliyor. Ülkemizde konut fiyatları yıllık nominal artışa göre, 56 ülke arasında ilk sırada yer alıyor.

Niçin ev fiyatları yüksek diye bakıyoruz. Artık eskisi kadar ev yapılamıyor. Müteahhitler de bir vur bin ah işit durumundalar. Kurdaki artış, çalışma koşulları ve gelirdeki düşme piyasa şartlarını sürekli değiştiriyor. Sektör ciddi anlamda finans sorunu yaşıyor. Maliyetlerdeki sürekli artış sonucu evdeki hesap çarşıya uymuyor. Bu defa kar edecekken zarar söz konusu olabiliyor. Bu da zam ve pahalılığa sebep oluyor. 

Bütün bunlar olurken ülkemizde son dönemin artan sorunu olan mülteci konusu yönetilemiyor. Gelen insanları halkın arasına adaptasyon eğitimi, planlama yapmadan salmak son derece tehlikelidir. İşte yaşanan barınma sorununun sebeplerinden bir tanesi de budur.

Gelelim insanımızın satın alma gücüne. TÜİK'in 2020 yılı Satın alma Gücü Paritesi sonuçlarına göre insanımız satın alma gücünü kaybetmiş durumdadır. Satın alma gücü açısı sıralamasına göre ülkemiz 37 Avrupa ülkesi arasında 31'inci sırada yer alıyor.

Bütün bunlar yaşanırken hükümet ikide bir itibardan bahsediyor. İtibar olarak Ankara'da, Washington'da inşaatlar yaptırıyor, konvoylardaki araba sayısını arttırıyor. İdarede, yol haritasında öncelik diye bir kavram vardır. Bir tarafta geleceğimizi teslim edeceğimiz gençlerimiz, evsiz barksız iken itibarı farklı değerlendirmek gerekir. 

Bu aybaşında açıklanan bir gençlik araştırması önemli veriler içeriyor. Yeditepe Üniversitesi ve MAK Danışmanlık iş birliği ile gerçekleştirilen  ‘Gençlik Araştırması'na göre 18-29 yaş grubu arasındaki gençlerin yüzde 76'sı daha iyi bir gelecek için yurt dışında yaşamak istiyor. Bu şu anlama geliyor: Gençliğimizi yani geleceğimizi kaybediyoruz. 

Görüldüğü gibi bir sorun diğerini tetikliyor. Yaşananlar sıradan sorunlar değildir, bizzat milli güvenlik sorunudur. Çözüm; kapsamlı analizler ve bütünsel yaklaşımla mümkündür. Bunun tek yolu da Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modelini uygulamaktır. 

Başka da çözüm yoktur.