“Kalpleri sizinle kılıçları size karşı”

“Kalpleri sizinle kılıçları size karşı”

İslam aleminde niçin birlik ve beraberlik yok? 

Ayrılıklardan çekilen bu kadar ıstırap yetmez mi?

Nasıl bir ve beraber olabiliriz?

Her Müslümanın düşünmesi ve çile edinmesi gereken sorulardır bunlar. Dünyanın en güzel coğrafyasına sahip olacaksınız, yer altı ve yer üstü emsalsiz zenginlikleriniz olacak ama siz bunlardan istifade edemeyeceksiniz. Bırakın istifade etmeyi, bu servet sizi bir hedef haline getirecek. 

İşte bütün bu soruların cevabını bizzat Kerbela hadisesinde görebiliriz. Kerbela özün özü olan tarihi bir olgudur. Kerbela’yı anlamadan hiçbir mevzunun anlaşılması mümkün değildir.

İmam Hüseyin efendimiz İslam’ın bidayetinde din adına ortaya konan uygulamalardan rahatsızdır. Hicretin 60’lı yıllarının başıdır. Yezid halifeliği ele geçirir. Ortaya konan tarz İslam’dan uzak bir yaşam tarzıdır. İmam Hüseyin’i kendine biat etmeye zorlar hatta halkın önünde biat etmezse öldürülmesini ister. Biat etmek yani sen ne dersen o, ben değil sen varsın demek. Yani ehli beytin din anlayışı değil yezidin Emevî mantığının hâkim olduğu bir anlayış. Bu bir anlamda İslam’ın ortadan kaldırılması demek. Böylece Ehl-i Beyt'in etkisi ortadan kaldırılmış olacak. Eğer İmam Hüseyin biati kabul etmezse hepten ortadan kaldırılacak. Şu hesabın vahametine bakar mısınız?

Ehli beyti, biz Kuran-ı Kerim ayetlerinden tanıyoruz, biz ehli beyti peygamber efendimizin hadisi şeriflerinden tanıyoruz, biz ehli beyti Haydar Baş hocamızın Ehl-i Beyt külliyatından tanıyoruz. Geriye dönüp bir bakar mısınız? Yıllar, çağlar geçtikçe Kerbela’nın tarihi bir kırılma noktası olduğu daha net olarak görülüyor. 

"Ey Ehl-i Beyt! Allah kusurlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak ister" (el-Ahzâb 33/33) mealindeki ayet nâzil olmuş, bunun üzerine Peygamberizin Hz. Ali'yi, Fâtıma'yı, Hasan ve Hüseyin'i abasının altına alarak, "Allah’ım, benim ehl-i beytim işte bunlardır; bunların kusurlarını gider, kendilerini tertemiz yap!" diye dua ettiği kişilerdir. 

Peygamberimiz ehli beytin yerini bakınız nasıl ifade ediyor. “Ehl-i Beytim Nuh’un gemisi gibidir; ona binen kurtulur, uzak duran boğulup helâk olur.” (Hâkim, Müstedrek, III, 151; Ahmed, Müsned, III, 157; Tabarânî, el-Kebîr, No:2636-2638.) 

Haydar Baş hocamız ise "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" tespitini yapıyor. Bir ve beraber olmak, tek bilek tek yürek olmak için tertemizliği temsil eden ehli beyt ile beraber olmak gerekiyor. 

Emevî zihniyetinin karşı çıktığı, Nuh'un gemisidir. Bir tufan var ve sizi kurtaracak geminiz yok. İnsanlık böyle bir kader ile karşı karşıya bırakılmak istendi. İmam Hüseyin'in canları pahasına bizzat aile efradı ile verdiği mücadelenin temelinde, insanlığın kurtarılması hedefi vardır.

İmam Hüseyin bugün de o gün de sevilen sayılan bir şahsiyet. Peygamberimizin oğlum dediği cennetin çifte küpelerinden birisi. Üstelik peygamberliği karşılığında bizden sevmemizi istediği Ehl-i Beyt mensubu bir zat. İşte püf noktası tam da burası, kişi görebildiği sığ menfaatlerini mi tercih edecek yoksa ehli beytin rehberliğini mi?

İmam Hüseyin'e her gün yüzlerce mektup gelmektedir. Kufe’ye davet ederler, İmam olduğunu kabul ederler, geç başımıza kurtar bizi derler. Mektup sayısı on iki bini bulur. İmam Hüseyin yola çıkar. Kufe'ye ilerlerken şair Ferezdak'ın söylediği söz çok anlamlıdır. "Kalpleri sizinle ama kılıçları size karşı".  Yüzleri dost özleri ve sözleri düşmandır bu insanların. İmam da bu gerçeği bilmekte ve görmektedir, ancak misyonunun gereğini yerine getirir ve yola devam eder. 

Yezid, insanların menfaatine yönelik adımlar atar, küçük menfaatler ve korkular salar. Böylece insanların gerçek yüzleri ve niyetleri ortaya çıkar.

İmam Hüseyin adına hareket eden Müslim'e biat eden on sekiz bin kişi güya menfaatleri adına duruşlarından vaz geçerler. İmamı yalnız bırakırlar. 

İmam Hüseyin, ailesi ve yakınları ile sadece 75 kişidir ve karşısında 30 bini aşkın askerlerden oluşan dev bir ordu vardır. Tasua günü Hüseyin (as) kuşatma altına alınır. İmam ertesi gün öleceğini bilmektedir. Bu tabloyu hayal bile etmek imkânsız. İmam ve yakınlarının etrafı sarılmış, Fırat’ın kıyısında bir damla suya hasret bırakılmış vaziyettedir. Müthiş bir duygu seli vardır. Böyle bir ortamda misyonundan zerre kadar taviz vermeyen Hz. Hüseyin ve yarenleri…

Aşura günü, Muharrem ayının onun da İmam karşısındaki orduya karşı son konuşmasını yapar. Ardından Resulullah’ın ciğerparesine doğru atılan ilk hain ok ve başlayan şehitler geçidi…

Bu anlar ve yaşananlar mutlaka Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın İmam Hüseyin kitabından okunmalıdır. Duygu var, hikmet var, ders var. 

Kerbela İslam’ın yeniden doğuş anı, zaman boyutunu aşan ve her an yaşanan bir tazelenme ve bir doğuş…