Körebe

Körebe

Körebe oyunu çocukluk yaşında oynadığımız bir oyun. Belli yaşın üzerindeki mahalle kültürü olanlar bu oyunu bilirler. Bu oyunda bir oyuncu seçilir ve gözleri mendil veya eşarp gibi bir malzemeyle bağlanır, ebe etrafını bu kişi körebedir. Diğer oyuncular ise körebenin etrafında dolaşır ve ona dokunurlar. Körebenin gayesi oyunculardan birisini yakalamak ve körebelikten kurtulmaktır. Bunun için gözleri kapalıyken birini yakalaması gerekir. Bu oyuna sesime gel oyunu da denmektedir. Oyunda amaç ebeye yakalanmamaktır. 

Sanki bu oyun bizi bu günlere hazırlamak için oynanmış. Oyunun mantığını ve felsefesini iyice irdelemek gerekir. Bu oyun herhangi bir alanda oynanabilir. Şimdilerde adeta yönetenler ve yönetilenler bu oyunu oynuyorlar. Gelin bir simülasyon yapalım. Devleti yönetenleri oyuncu ve milleti de körebe kabul edelim.  Oyuncu, körebeye sesime gel diye sesleniyor. Burada körebenin sesi ve sesin yönünü iyi analiz etmesi gerekir. Sesin şiddeti, frekansı, perdesi ve iki kulağa gelme zamanından hareketle hem iradi hem de hissi olarak yer tayini yapması gerekir. Bu olmaz değil, ancak sesin karakteri sürekli değişirse, sesin kaynağı faklı bir yerde gösterilirse körebe kolay kolay oyunculardan birini bile yakalayamaz.

İşte günümüzde yaşanan da budur.

Eğitimde olsun, sağlıkta olsun, ekonomi de olsun, iç ve dış siyasette olsun hükümetin bakış açıları ve uygulama şekilleri sürekli değişmektedir. Geçerli olan devlet politikası değil de hükümet politikası olunca değişim kolay olmaktadır. Oysa devlet kalıcı hükümetler ise geçicidir. Devlet bütün bireyleri temsil eden bir yapıdır. Hükümet ise bu kurumsal yapıyı, bir süreliğine idare eden kadrodur. Şayet devlet ve hükümet arasında bir sinerji oluşmazsa, her iki taraf da zarar görür. Bu şuna benzer devlet içinde oturulan evdir, arabadır. Zarar gördüğü zaman içindekilerin bundan en çok zararı görür. 

Bakın bu konuda sağlık sektöründen bir örnek verelim. Geçtiğimiz günlerde “ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşları hakkında yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelik” değişikliği yapıldı. Özellikle muayenehane hekimlerini ve özel hastaneleri ilgilendiren yeni düzenlemeler yapıldı. Yapılan düzenlemeler hizmet sunan ve hizmet alan geniş kitleleri ilgilendiren bir gelişme oldu. Son yıllarda bu kuruluşlar marifetiyle sağlık turizminin arttığını, ülkemize döviz girişi olduğu da herkesin malumudur. Sağlık çalışanlarını ve sağlık kuruluşlarını olumsuz olarak etkileyen bu düzenlemeler yapılırken hiç kimseye danışılmadı, istişare edilmedi. Ben yaptım oldu mantığı ile hareket edildi. Zaten yurtdışına gitme gündemi olan uzman hekimlerimiz düşünülmedi. Bunun yanında etkilenecek sağlık hizmetleri de hesaba alınmadı. Ayrıca ekonominin son derece kırılgan olduğu şu dönemde dengeler daha süratli bozulacaktır. Önceki yıllarda teşvik edilen ve bolca yatırım yapılan, yurt dışından belli bir hasta akışı olan kurumlar zarar görecektir. Adeta körebeye gelen sesin özellikler ve yönü ile oynandı. 

Bu düzenlemeden vazgeçilebilir veya yeniden düzenlenebilir. Burada esas olan bu mantığın değişmesidir. Devlet babadır, baba gibi davranmalıdır. Devletin anayasası, kanun ve yönetmelikleri vardır. Devlet milleti içindir. İdarenin hakkaniyet içinde olması gerekir. Yoksa çalışan devlete bağlı kurumlar görev dağılımı değil, kazanç esasına göre kısımlara ayrılmaya kalkılırsa yanlış olur. O zaman bir sektör daha ortaya çıkar. Bugüne kadar devlet sektörü, özel sektörün yanında bir de yandaş sektör daha tescillenir ki işte o bir felaket olur. Yandaşa kanun ve kuralların uygulanması farklı olduğu zaman felaket zilleri daha yüksek perdeden çalmaya başlar.

Körebelikten kurtulmak için oyunun kurallarının nasıl ihlal edildiğini unutmamak gerekir, vesselam.