Kuşakların ortak mücadelesi

Kuşakların ortak mücadelesi

2000 yılından itibaren doğanlara “Z kuşağı” deniyor. Bu kuşak aynı zamanda internet kuşağı olarak da biliniyor. Günümüzde yaşayan insanlar Z kuşağının dışında, Sessiz Kuşak (savaş kuşağı), Bebek Patlaması Kuşağı, X ve Y kuşaktan oluşuyor.

Kuşaklar arası davranış farklılıkları, sadece bugünün konusu değildir. Dede-torun, hatta baba-evlat çatışmaları bilinen gerçekliktir. Bu farkların sebebi nedir, hiç düşündünüz mü?

Kuşak kavramı, öteden beri bilinmesine rağmen hiç bu kadar gündem olmamıştı. Yapılan araştırmaya göre Haziran 2023 yılında planlanan seçimde seçmenin %16 sını Z kuşağı oluşturacak. Oransal çokluk siyasilerin dikkatini çekti. Bu azımsanmayacak bir oransal çokluğu gösteriyor. Siyasette bir tek oyun önemini anlatan o kadar çok misalin olduğu yerde eğer söz sahibi olunmak isteniyorsa Z kuşağını da ikna etmek gerekiyor.

Kuşak konusunda her ne kadar doğum yılları esas alınsa bile, esas olan yıl mevzusu değildir. Burada geçerli olan yaşanan dönemdeki teknolojik, ekonomik, sosyal ve siyasal koşullar ile ilgilidir.

Konuyu biraz daha açalım. İnsanoğlunun doğuştan getirdiği hakları vardır. Can emniyeti, mal emniyeti, din - vicdan ve namus emniyeti ve seyahat özgürlüğü bunların başında gelir. Her insan saydığımız bu hakları doya doya yaşamak ister.

Mesele canın, malın din, vicdan ve namusun, seyahatin ve diğer hakların algılanması ile ilgilidir.

Z kuşağının şekillenmesinde internetin çok önemli bir yeri vardır. İnternet sürat demektir, tek tıkla dünyanın diğer ucundaki gelişmelerden yazılı, sesli hatta görüntülü olarak haberdar olmak demektir. Sadece haberdar olmak değil, aynı zamanda müdahil olabilmek demektir.

İnsan, haklarını elde edebilmek ve bunu sürekli kılabilmek adına bir aksiyon alacaktır. Daha önceki kuşaklar da aynı gaye ile aksiyon almışlardı, tek farkla; kendi dönemlerindeki haberdar olabilme ve müdahil olabilme imkânlarına paralel pozisyon almışlardı.

Aslında kuşakların arayışları bir beşer olarak değişmiyor. Kuşaklar arası çatışma yapay bir kavgadır.

Mevlana'dan bir hikâye ile konuyu daha iyi anlatabiliriz. 

"Adamın biri dört kişiye bir dirhem verdi. Adamlardan biri:             

- Bu parayla engûr alalım, dedi.                                                      

Diğeri Arap'tı:

- Hayır, dedi, ben inep isterim, engûr değil. Üçüncüsü Türk'tü:

- Ne engûr, ne inep, bununla üzüm alalım, diye tutturdu.          

Dördüncüleri Rum'du, o da itiraz etti:

-Bırakın bu lafları, dedi, bununla istafil alalım.                      

Derken kavgaya başladılar. Birbirlerini yumrukluyor, tokatlıyorlardı. Pek çok dil bilen alim birisi onları gördü:

- Durun, dedi, hepinizin de istediği olacak. Parayı aldı, onlara üzüm getirdi.

Türk, Rum ve Arab'ın kavgasından engûr ve inep şüphelerinden başka bir şey çıkmaz. Bu ikilik, manevi dilleri bilen bir Süleyman gelmedikçe kalkmaz."

Yapılması gereken algılara hükmeden sihirlerden kurtulmak ve doğru-dürüst çözümlerin mücadelesini verebilmek. İşte o zaman ayrılık gayrılık ortadan kalkacaktır. Aksi halde bulanık suda balık avlayanların yemi olmaya devam edilecektir.