Matinede Kıbrıs Perdesi

Kıbrıs adası 1571 den beri, Türk varlığının olduğu stratejik bir bölgedir. Kıbrıs, Peygamberimizin halası Hala Sultan'ın şereflendirdiği bir mekandır. Kıbrıslı soydaşlarımızın yaşadığı bir vatandır. Kıbrıs'ı anavatan Türkiye'den ayrı düşünmemiz mümkün değildir.

Acaba Sayın Tayyip Erdoğan niçin açıklamasının temelinde, ayrı düşünme mantığı olan bir yaklaşım ortaya koymuştur.

Aslında sorunun cevabını Avrupa Birliği isteklerinde aramak gerekir.

  1. Bizzat AKP hükümetinin desteği ile Kıbrıs'ta Annan Planı desteklenmiş, ancak Kıbrıs Rum kesiminin red etmesi ile KKTC kurtarılmıştır. Yoksa federatif devlet yapısı altında KKTC'nin iptali söz konusu olacaktı. Türkiye aleyhtarı pankart açanlar Annan Planı çerçevesinde hareket eden zihniyettir. Yani bizzat hükümetin desteklediği zihniyetin beslemesidir.
  2. AB, Kıbrıs'ta KKTC'yi ve Türk varlığını asıl unsur olarak kabul etmemektedir. Adanın tek sahibi ve tek temsilcisi olarak Rum tarafını kabul etmektedir ve buna direkt Kıbrıs devleti olarak muamele etmektedir. Son gelişmelerden birisi de AKP hükümetinin Rum kesimine yani Kıbrıs devletine limanlarımızın açılması konusunda, AB ile uzlaşmaya varmış olmasıdır. AKP hükümeti AB'nin yaklaşımı ve Kıbrıs'taki kabullerine göre hareket etmektedir.
  3. Geriye ne kaldı, Kıbrıs ta işgalci kabul edilen Türk askerinin çekilmesi. Stratejik, askeri ve siyasi sebeplerle askerimizin Kıbrıs'tan çekilmesi mümkün değildir. Bunun teklif edilmesi bile tarihten ve stratejiden habersiz olmak demektir. Ancak yaşanan son olaylardan sonra Rum basınındaki yorumlara dikkat etmek gerekir. Rum basınının Erdoğan'ın sözlerini ve gelen tepkileri ”Türkiye'nin Kıbrıs'tan gitme vakti mi geldi?” şeklinde yorumlaması oldukça manidardır. Sayın hükümet bu çıkışı ile acaba AB talebi olan Türk askerinin Kıbrıs'tan çıkması konusunu mu gündeme getirmek istemektedir.
Bütün bu gelişmelere baktığımız zaman yaşanan son olaylar milli bir senaryo değildir. Olsa olsa batı menşeyli ve AB patentli bir gündemdir. O halde yaşananlara siyaset üstü bakmak gerekir. Takınılan tavır ve davranışlar bir devlet politikası değildir, olsa olsa bir siyasi partinin üslubudur. Türk milleti bir bütün olarak kendisini yanlış temsil eden siyasileri sırtından atmasını bilmeli ve birlik ve bütünlüğüne sahip çıkanlarla olmalıdır.