O bir İcmal genciydi

O bir İcmal genciydi

Geçtiğimiz gün ani şekilde kaybettik. Kaybetmekten maksadımız ona olan hasreti ifade etmek içindir. Yoksa Mehmet Garaçoğlu kazanılmış bir er kişidir. Mehmet ile tanışıklığımız çok uzun yıllara dayanır. 1985 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde öğrenci iken Sayın Haydar Baş hocayı tanımak nasip olmuştu. Ardından onun etrafındaki değerli şahsiyetler ile de arkadaş olmuştuk. Yıllar içerisinde bu dostluk bir aile atmosferine dönüşmüştü. İşte Mehmet de bu ailenin önemli bireylerinden bir tanesiydi. 2001 öncesinde sosyal ve kültürel faaliyetlerde beraber olduğumuz Mehmet, Bağımsız Türkiye partisinin (BTP) kurulması ile yine en önlerde yer aldı. Merkez yönetim kurulu üyesiydi, Bursa kurucu il başkanı idi, bölge müfettişi idi. Nerede ihtiyaç varsa Mehmet oradaydı. Mehmet, olduğu ortama rengini ve düşüncesini aşılayabilen bir kişiydi. O hayatın anlamını, Allah'a olan yolculuğunu ve ahireti hiç hatırından çıkarmamıştı.

Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, Mehmet hakkında sitayişle bahsettiler. Ondan razı olduklarını ifade ettiler; Allah da razı olsun diye dua ettiler. Mehmet özgüveni olan, hikmet ehli bir arkadaşımızdı. Temsil kabiliyeti yüksekti. Bizzat hocamız tarafından örnek olarak gösterilmişti. Özellikle akademik, aydın kesimle diyaloglarında ve halka yönelik iletişimde çok başarılıydı. Dini tahsili çok yoktu ama aradığını zikir meclislerinde bulacağını biliyordu. Hocamızın ablasını defnetmek için Akçaabat’ta idik. Vaazda 32 farzdan bahisle teyemmüm abdesti (2), gusül abdesti (3), namaz abdesti (4), İslam (5) ve imanın (6) şartları, namazın  (12) şartları anlatıldı. Aramızda yaptığımız sohbette Mehmet, Ali Bestami Kepekçi beyin ifadesi ile sanki doktora imtihanı veriyorcasına bu konularda meselenin hikmet cephesi hakkında sohbet etmeye başladı. Özellikle birisini burada ifade etmek isterim. Mehmet teyemmüm abdestine dikkat çekerek İmkânların müsait olmadığı zaman ve zeminlerde gusül abdesti ve namaz abdesti yerine geçecek olan teyemmümdeki iki şarttan birisinin niyet olduğunun altını çizdi. Yeter ki, Müslüman niyet etsin, toprak (nevinden) bir cisme elini vurduktan sonra yüzünü ve kolunu meshederek abdest almış olacağını, İslamda niyetin ve İslamın kolaylık dini olduğunun altını çizmişti. Vaazda 32 farzın sayı sırasına göre dizilmesi ve Mehmet’in hikmetli sohbeti unutulacak gibi değildi.

Mehmet sürekli mütebessim bir arkadaşımızdı. En zor konularda bile mutlaka onun çözüm odaklı bir bakışı vardı. Uzun yıllar ortaklık yaptığı Hasan Aydın’dan dinledim. Hasan bir müşterilerine soba satmak için ikna etmeye çalışıyor. Bu sobayı diyor evin ortasına koyun göreceksiniz her tarafı ısıtacak. İşin dozunun biraz kaçtığını gören Mehmet devreye giriyor, her zaman olduğu gibi yine nüktedandır Mehmet; evet diyor, ısıtır ama ağustos ayında.

Ezcümle Mehmet bir İcmal genci idi. O hiç yaşlanmadı, ruhu hep genç ve diriydi onun. Örnek bir hayat yaşadı. Ölüm saatine kadar kalbi vatan için, bayrak için, din günü için çarptı. Cenaze günü Akçaabat şehitlik tepesi adeta bir bayram günü gibiydi. Evet, hüzünlü bir telaş vardı ama insanlar son hizmetlerini yapmak için gelmişlerdi; mahşeri bir kalabalık vardı. Yurt içinden yurt dışından birçok arkadaşımız ve sevenleri gelmişti. Haydar Baş hocamızın ve arkadaşlarının hüsnü şehadetleri, güzel bir son ve güzel bir başlangıcı da gösteriyordu.

O gün Mehmet’in mezuniyet günüydü.