Olağanüstü din şurası, havanda su dövmeye benzemesin

Olağanüstü din şurası, havanda su dövmeye benzemesin

Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın “Dini ve milli bütünlüğümüze yönelik tehditler” kitabı bir ‘milli güvenlik’ kitabıdır. İslam ülkeleri üzerinde oynanan oyunlar bütün detayları ile ortaya konmuştur bu kitapta. Özellikle dini kisve altında, din tahripçilerinin çalışmaları detaylı olarak anlatılmıştır. Kitabın bir özelliği, geçmişi analiz eden bir eser olmanın yanında, günümüzde oynanan oyunlara dikkat çekmesi ve geleceğe dönük çözümler sunması.

‘Dinlerarası diyalog’ çalışmaları sadece Türkiye’de değil, İslam coğrafyasında tezgahlanmış bir tuzaktır. Kitap okunduğu zaman yüzlerce yıldan beri bu tezgâhın işletildiği görülür.

Fethullah Gülen ve Fetö son dönemin aktörleridir, ihale verilenler bu defa bunlardır.

Fetö’yü, dinlerarası diyalogdan ayrı düşünmek, buz dağının sadece görünen kısmına bakmak olur.

Son günlerde basında Feto'nun Bosna yapılanması haber olmaya başladı. Yeni Mesaj okurları Bosna'daki Fethullahçı yapılanmayı daha önce yazdığımızı bilirler.  Hem savaştan yeni çıkan Bosna Hersek'i görmek, hem de o sıralar rahmetli olan Aliya İzzetbegoviç'in kabrini ziyaret etmek istiyorduk. Kaldığımız otelin kafeteryasında cıngıl tarzında dinlerarası diyologu konu edinen yapıtın periyodik olarak yayınlandığını görünce ürpermiştim. Haydar Baş hocamız tarafından aşılı olduğumuz için bu konuda son derece hassas idik ve oyunu anında tespit etmiştik.  Bu açıdan Saraybosna’ya baktığımızda Fethullahçı çalışmaların eğitime, Müslümanlar arasındaki yapılara nasıl nüfus ettiğini görmüş olduk.  Oyun yine aynıydı. Müslümanların elinden önce dinlerini almak, ardından birliklerini bozmak sonra da vatanlarını ele geçirmek. 

Haydar Baş hocamız bu konuda dur durak bilmeden her platformda tehlikeye dikkat çekti. Her defasında tarihi tespitlerini tekrarladılar “dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün teminatıdır”  dediler.

Gelelim günümüze.

Ülkemizde fetö eliyle askeri bir darbe girişiminde bulunuldu. Millet buna müsaade etmedi.  Hükümet temizlik hareketi de yapıyor. Ancak bunun yetmeyeceği aşikâr. Darbecilerin kendilerine taraftar bulma yolu olan dinlerarası diyalog misyonunu ortadan kaldırmak gerekiyor.

Yapılan olağanüstü Din Şurasında dinlerarası diyalogun ne kadar tehlikeli olduğu tam manasıyla ortaya konamadı.  Diyanet işleri başkanlığı da geçmişte dinlerarası diyalog çalışmalarında rol alarak bu konuya vakıf olmadığını zaten göstermişti. Bir kere dinlerarası diyalogun, Kur’an ve Ehli beyt çizgisiyle en ufak bir yakınlığı olmamasına rağmen, nasıl bu kadar hata yapabildiler pes doğrusu; sistemlerini ve kadrolarını gözden geçirmeleri gerekir.

Bazı İslam ülkelerinde bayram olarak kutlanan “Mübahele günü”nü hiç mi duymadılar…

Peygamberimiz Necran Hristiyanlarına, ‘İslam olunuz’ der bunun üzerine ‘biz senden önce müslüman olduk’ derler. Bunun üzerine ‘Yalan söylüyorsunuz’ buyurur peygamberimiz. Siz İslam değilsiniz, domuz eti yiyor, haç’a tapıyor ve İsa’nın Allah’ın oğlu olduğuna inanıyorsunuz,  buyurur. Bunun üzerine mübahele ayeti nazil olur. Allah'u teala, lanetleşilmesini emreder. Peygamber efendimiz, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile mübaheleye gelir ancak hristiyanlar buna cesaret edemezler, anlaşmayı kabul ederler.

Gelelim Sayın Erdoğan'a. Erdoğan feto yapılanmasına destek olduğunu bizzat ifade ediyor. Devamında “Bundan dolayı hem Rabbimize, hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin" diyor. Güzel de, bu yapılanmanın omurgası olan dinlararası diyalog, medeniyetler buluşması konusunda bugüne kadar ülkemizde yapılan bütün yanlışlıkların ortadan kaldırılması ve bu ayrık tohumlarından neşet eden zehirli ürünlerin temizlenmesi gerekmez mi?

Bir de şunu hatırlatalım. Feto, fetö, dinlerarası diyalog konusunda yıllardan beri uyarıcı olan, mücadele eden, Haydar hocayı hiç mi gündem etmeyeceksiniz; kimden çekiniyor veya neyi saklamaya çalışıyorsunuz?