Pazara kadar mı, mezara kadar mı?

Pazara kadar mı, mezara kadar mı?

Kültürümüzde manşetleşmiş çok anlamlı sözler vardır. Mesela karakolda doğru söyler mahkemede şaşar; yine başka bir söz, pazara kadar değil, mezara kadar. Bu ve benzeri sözler insan psikolojisini anlatıyor. Günümüzde siyasiler üç maymunu oynama konusunda oldukça maharet kespetti. Algı yönetimi siyasi bir uzmanlık haline geldi. İnsanların desteklerini alabilmek için, yeri geldiğinde eskinin olumsuz yanlarıyla korkutmakta yeri geldiğinde de gelecek 10-20-30 yıl sonranın hayalleriyle masallar âlemi anlatılmaktadır.

Bu seçim sürecinde siyasilerin en çok konuştukları, asgari ücret konusudur. Artık milletimiz cebinde para görmek istiyor, karnı doysun istiyor. Milletin bu mağduriyetini istismar etmek isteyen siyasiler yine devre yaptılar; bu defa bu konuda illüzyon-göz bağlamaya başladılar.

En basit yaklaşımla şu soruları sormak milletin hakkıdır:

Ekonomik kriz bu kadar derinleşene kadar neredeydiniz, niçin öngörüde bulunamadınız?

Kapitalist modeliniz denendi siz çözüm olamadınız; siz ve sisteminiz denenmedi mi?

Zaten bugünlere sizlerin uygulamaları ile gelinmedi mi?

Bu soruları arttırmak mümkün…

Dün farklı bugün farklı konuşan siyasiler, yarın da farklı konuşacaklardır. Dün ekonomiyi batıranlar, bugün içi boş vaatlerle halkın desteğini almaya çalışanlar, yarın da esen rüzgârların etkisiyle farklı konuşacaklardır. İşte denenmiş siyasi partilerin ortak özelliklerinden birisi budur. 

Bugün için söyleyecek sözleri kalmayan siyasiler Eski Türkiye deyip 90'lı yılların Türkiye'sini seçmenin gözüne sokarak, dünün hastalıkları ve olumsuzluklarını hatırlatarak oy toplamaya çalışmaktadır. Bir nevi sopa siyaseti yapmaktadırlar. Dünün vesayetinden bahsedenler bugün bir başka vesayetin temsilcisi olmuşlardır.

Bu seçim sürecinde bir kez daha gördük, maalesef siyasiler milletimize bir Ortadoğu ülkesi muamelesi yapmaktadır. Fikirler yerine afişler yarıştırılmaktadır. Görüş ve düşüncelerin müzakeresi yerine anonsların sesi daha da açılarak karşı tarafa üstünlük sağlamaya çalışılmaktadır. Şu bilinmeli ki, ne ses, ne de renkli afişler sorunların çözümü değildir. Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) stantları bunun canlı şahididir. En çok ziyaretçi alan BTP stantlarıdır, seçim koordinasyon merkezleridir. Çok değil seçmen 5 dakikalık sohbetle ikna edilmektedir. Prof. Dr. Haydar Baş ve Milli Ekonomi Modeli, kurak topraklar misali çatlamış gönüllere derman olmaktadır.

 

BTP Genel Başkanı Haydar Baş beyin anlattıkları bir vaat değil, Milli Ekonomi Modelinin gereğidir. Bu söylemler yeni değildir, dikkat edilirse 2002 yılından beri “bunalımları aşmak 24 saatlik iştir” demektedir. Yine Sayın Haydar Baş 2002 yılından beri Türk milletinin şahsına münhasır Milli Ekonomi Modeli'ne geçmedikten sonra rahat nefes almamızın mümkün olmayacağını defaten belirtmektedir.

Bütün bu gelişmeler Aziz milletimize arz edilir.