Reklam arası bu olsa gerek!

Reklam arası bu olsa gerek!

Geçmiş, hem günümüzü anlamak,  hem de geleceği görmek açısından önemlidir. Bir milletin geçmişi hem bugünün aynasıdır hem de geleceğinin.

Geçtiğimiz günlerde Yeni Mesaj gazetesinin tertiplediği panel için Kilis ili, Polateli ilçesi Polatbey köyüne gittik. Eski ismi Cercik olan bu yerin, Kilis Kuvayı Milliyesinin merkezi olduğunu Sn. Eczacı İbrahim Beşe'den öğrenmiştim. Program sonrasında Kuvayı Milliyenin karargâh binasını görmek istedim. Arkadaşlarımızla birlikte bizi bu merkeze götürdüler.

Hava yağışlıydı, yerlerdeki toprak çamur haline gelmişti, sokaklarda yeterli aydınlatma da yoktu; bu koşullarda eski karargâh binasına gittik. Bina ev olarak kullanıldığı için kapıyı çaldık, kapıyı açtılar. Ana kapıdan evin bahçesine girdiğimizde gördüğüm manzara karşısında adeta şok oldum. Çünkü Anadolu'nun kurtuluşunda Kilis bölgesi Kuvayı Milliyesine merkezlik yapmış olan karargâhın avlusunda duvara çakılı bir plaka dikkat çekiyor; sıkı durun burası resmi olarak onaylı bir ahır.

İnsanın kanını donduran bir manzara bu!

...

Sayın İbrahim Beşe'nin araştırmalarından öğrendiğimiz şu: Kilis Belediye Meclisi, 13 Ocak 1921 tarihinde Kamil Polat'ın Kilis'in fahri hemşehriliğe kabul edildi; Gaziantep İl Genel Meclis’inin 05 Kasım 1927 tarihli kararıyla ise, Yzb. Kamil Polat’a hürmeten Kilis’e bağlı Mumbuç bucağının adı “Polateli”, Cercik köyünün adı da “Polatbey“ olarak değiştirildi.  

Dikkat edilirse bu tarihler Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşadığı tarihlerdir. Atatürk'ün vefatından sonra yeniden geçmiş ve gelecek arasındaki bağların kopartılışına şahit oluyoruz.

Yine Kilis örneğinden hareket edecek olursak, binanın mevcut durumunun hali ve resmen kayıtlı bir şekilde ahır olarak kullanılması bile, milletimizin geçmişine, gününe ve geleceğine yönelik cinayet mesabesindedir.

Geçmiş ve günümüz arasındaki gerçek reklam arası bu olsa gerek. Öyle bir reklam arası ki, yetişen nesiller milli kültürden milli duruştan uzaklaşsınlar, hem de sessiz çığlıklar atarak. Bu eserlerin zerresi yabancının elinde olsaydı, şimdi burası devlet imkânlarıyla korunaklı bir şekilde imar edilmiş, restore edilmiş, hatta işaret levhalarıyla dikkat çeker hale getirilmiş olurdu.

...

Buna mukabil ülkemiz dâhilinde reklam arasını bitirmek isteyenler bakın ne yapıyorlar. Son dönemlerde özellikle Erdoğan hükümeti döneminde başlayan ve Davutoğlu hükümetinin marifetiyle, ne kadar kilise, havra, azınlıklara ait vakıf eserleri varsa gün ışığına çıkartılmakta, tamir edilmekte ve azınlık vatandaşlara teslim edilmektedir. Bu bize şu soruyu sorduruyor;  vatanın sahibi kim bu topraklarda ne yapılmak isteniyor. Bütün bu yapılanlar bile ülkemiz için hazırlanan geleceğin müşahhas örneklerdir.