Sağlık Sorunumuz

Parmağımız bile acısa, zannederiz ki canımız parmağımızın ucunda. Bu acı bütün uzuvlarımızı bize unutturur. Yalnız kendi bünyemiz değil; dostlarımızın, çevremizdeki insanların da sağlık problemleri bizi etkiler. Zaten toplum olarak da böyle bir hassasiyete sahibiz.
Gecenin bir yarısı idi. Telefonun çalması ile uyandım. Telefonun diğer tarafında kıymet verdiğim bir arkadaşım. Babası rahatsızlanmış. Hastaneye kaldırılmış. Hasta yaşlı, aynı zamanda kalp hastası; üstelik rahatsızlığı da ciddi. Hemen ameliyata alınması gerekiyormuş. Fakat hastanenin imkanları yetersiz olduğu için yoğun bakım ünitesi olan bir hastane önermişler. Hasta sevk edilerek, bir başka hastaneye gönderilmiş. Gönderildiği hastanede de yer bulunamamış. Hasta o vaziyette yeniden geldiği hastaneye getirilmiş. Şimdi sıra bir başka hastaneye sevk etmeğe. O hastanede de yer olmadığı ifade edilmiş. 80 yaşındaki hasta bu sırada arabanın içinde, kıvranmakla meşgul. Haberimiz olunca biz başlıyoruz, tanıdıkları birer, ikişer aramağa. Nereyi arıyorsak kapı yüzümüze kapatılıyor. Cevaplar standart “kusura bakmayın, boş yatağımız yok”. Sonunda bir hastanenin yoğun bakımındaki bir hastanın ölümüyle yatağın boşaldığı haberini aldık da; hemen hastamızı buraya yatırdık. Tabi saat sabahın altısı olmuştu. Yaşayacak ömrü kalmıştı ki, hastamız da hala yaşıyordu.
Sağlık sahasında ki şikayetler toplumumuzda son derece yaygın. Kimisi sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanamadığını, kimisi istediği doktora tedavi olamadığını, kimisi sektörün çok pahalı olduğunu , kimisi hizmeti alırken çok beklemek zorunda kaldığını, kimisi yeterli tedavi olamadığını ifade etmekte. Bu şikayetler uzayıp gitmekte.
Sorun bununla da bitmiyor. Sağlık çalışanları da dert küpü. Bir vur, bin ah dinle misali. Çalışma şartlarının sağlıklı olmadığını, ekonomik olarak çalışmalarının karşılığını alamadıklarını ifade etmekteler. Bu şikayetleri de arttırmak mümkün.
Peki neler yapılmalıdır?
Emekli Sandığı, Bağ Kur, SSK gibi devlete ait kurumlar, sağlık hizmetini sunabilen her kurumdan satın almalıdır. İş tanımı, sevk zinciri iyi belirlenmeli; işte ruhsat asıl olmalıdır. Hastanın mağduriyetine meydan verilmemeli, uygun ve yeterli olan ortama en kısa sürede ulaştırılmalıdır. Hizmet sunumu için özel teşebbüs teşvik edilmelidir. Bu sahada da rekabet ortamı oluşturulmalıdır.
Sağlık Bakanlığı da üzerine düşeni en iyi yapmanın gayretindedir. Sağlık Bakanı Doç. Dr. Osman Durmuş bir açıklamasında "Sosyal güvencesiz vatandaş kalmayacak” derken bu konudaki kararlılığını dile getirmiştir.
Sağlık hizmeti pahalı yatırımları gerektirmektedir. Hem hizmet kalitesini arttırmak, hem de fiyatları en aza indirmek için gönüllü sağlık kuruluşlarının desteği alınmalıdır. Bizim milletimiz, hayırseverdir. Sağlık sahası teşvik edildiği zaman bu sahada da üzerine düşenin en iyisini yapacaktır. Vakıf Gureba hastanesinin vakfiyesinde, Valide Sultan -Gariplerin ücretsiz tedavi edilmesini ve evlerine gönderilirken ceplerine de harçlık verilmesini istemektedir. Bir soğan bir altın lira da olsa bunun kaynağını göstermektedir.- Tarihimiz bunun sayısız örnekleri ile doludur.
Bizim çözülmeyecek hiç bir meselemiz yoktur. Yeter ki devlet ve milletin kucaklaşması gerçekleşsin.