Şeker politikasını DSP-MHP-ANAP kararlaştırdı, AKP uyguluyor

Şeker politikasını DSP-MHP-ANAP kararlaştırdı, AKP uyguluyor

Yakın gelecekte gıda savaşlarının dünyanın gündemine geleceği konuşuluyor. Bir zamanlar dünyada tarım ve hayvancılıkta kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye'nin başına gelenler elbette tesadüfü değil. Şimdilerde etini ve samanını ithal eder hale gelen ülkemiz bir plan ve proje dâhilinde bugünlere getirildi. Bu daha şimdiden gıda savaşında kaybeden tarafta yer aldığımızı gösteriyor.

Elbette gelinen nokta bir tesadüf değildir. O günün koşullarında Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, bugün yaşanacakları bizzat ifade etmişlerdi. “Avrupa Birliği Türkiye’ye ‘Madem siz Avrupa Birliği’ne gireceksiniz tarımı terk edeceksiniz. Tarım bölgesinde kaç milyon insan yaşıyor. 35 milyon insan yaşıyor. Siz 25 milyonunu şehirlere aktaracaksınız. 10 milyonu köylerde kalacak kendilerine bakacaklar” tespitini yaparak, Türkiye’nin AB ve IMF talepleriyle şekillenen politikasının tarım kesimini bitireceğini her platformda anlatmışlardı.

Burada meselenin bam teline basmak isterim.

Bir kere AB’ye üyelik süreci, BTP haricinde bütün partiler tarafından desteklenmiştir. Bu konuda maalesef müstemleke ülke pozisyonuna bile düşülmüştür. Açıktan ülkemizde tarım ve hayvancılık hedef tahtasına konmuş ve yok olması için bütün hayat damarları kurutulmuştur.

IMF politikaları ile de tarıma karşı savaş açılmıştır. Burada güncel olması hasebiyle şeker politikası sürecini belirtelim.

15 günde 15 yasa siyasi tarihimizin unutulmazları arasındadır. DSP+MHP+ANAP 57. Koalisyon Hükümeti Devlet Bakanı Kemal Derviş tarafından  planlanan ekonomik önlemler paketi içerinde bulunan bir madde de, şeker yasası idi. Bu yasa ile şeker pancarında taban fiyatı kaldırıldı, fiyat belirleme fabrikaların keyfine bırakıldı. Pancar üretimine kota dönemi başladı. Köylü pancar ekemez hale getirildi. Fabrikaların bir kısmı satıldı. Şeker ithalatının önü açıldı. Türkiye, Cargill’in ve kaçak şekerin işgaline uğradı.

2000’li yılların başında yapılan uygulamalarının ne kadar yanlış olduğu herkes tarafından biliniyor. Fakat işin püf noktası bu uygulama hala geçerli. İktidarlar değişse de değişmeyen emperyalist batının değirmenine su taşınmaktadır. Bakınız ta o gün başlayan yanlışlar süregeldi ve günümüzde bizzat Atatürk'ün kurmuş olduğu şeker fabrikalarının kalanlarının da satışına karar verildi.

Bir taraftan Avrupa’da şeker pancarı ekimi yapan çifti sayısı süratle artarken, ülkemizde adeta cezalandırılıyorlar. Daha ucuz olan nişasta bazlı şekere (NBŞ) pazar açılıyor.

Peki, NBŞ kimin işine yaramaktadır. Türkiye’de nişasta bazlı şekerlere tanınan yüzde 10 kotanın yüzde 82’si ABD’nin küresel şirketi Cargill ve Amylum tarafından kullanılıyor. İşin garip tarafı sayın başbakan Yıldırım'ın nişasta bazlı şekerin, fruktoz şurubunun sağlık açısından bazı sakıncaları olduğunun tıp dünyasında konuşulduğunu ama ispatlanmış bir şey olmadığını dile getirmesidir.

Oyda NBŞ’nin zararları, Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu tarafından belgelenmiştir.

Bir taraftan ABD'ye karşı sert söylemler ile kamuoyuna mesaj verilirken, AB ve IMF’nin yaptırımlarına devam edilmektedir. Hem de Türk milletinin sağlığı ile oynananarak…