Son bir ayın muhasebesi

Son bir ayın muhasebesi

Zaman acısıyla tatlısıyla su gibi akıp gidiyor. Geriye dönüp baktığımızda hatıralar yumağı içerisinde bir geçmiş ve önümüzde yaşanacak bir ömür var. Geçmişe dönüp muhasebe yapacağız ve geleceğin yol taşlarını öreceğiz. Şuna dikkat edeceğiz. Aldığımız her nefes ve attığımız her adımın hesabın vereceğimizi aklımızdan çıkartmayacağız. Miskal zerresi kadar bile olsa işlediğimiz hayır ve şerrin hesabının sorulacağını unutmayacağız.

Burada son bir ayımızın muhasebesini yapalım.

Nasip oldu, bir Ramazan ayı yaşadık. Gelecek senelere ışık tutması açısından hatırlayalım. Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluştur. İşte böyle bir mevsimden geçtik. Kıymetini bilenlere ne mutlu!  İnsanı gönül olarak kabul edip onu hoşnut edebilmek ne güzeldir. Bir oruçluyu iftar ettirmenin gayretinde olmak; oruçluya bir hurma ile veya bir yudum su ile ya da bir yudum süt ile bile olsa ikramda bulunabilmek ne büyük nasip. İnşallah yapamadıklarımızı da yapabilmek önümüzdeki Ramazan aylarında nasip olur.

Ramazan ayı içerisindeki ikram kültürünü, sabır ve ibadet ruhunu devam ettirebilmek ne kadar güzel olacaktır. Ramazan ayı boyunca (sosyal) medya üzerinden takip ettiğimiz Prof. Dr. Haydar Baş hocamız ile sohbetler bizlerde yepyeni ufuklar açtı. Bazı sohbetleri birden çok dinleme fırsatımız oldu. Her defasında sanki ilk defa takip ediyoruz hissi uyandı içimizde. Hocamızın sohbetlerinin büyük bir servet olduğunun altını çizelim.

Covid-19 pandemisi hız kesmeden devam etti. Daha ne kadar devam edecek bu konuda net bir fikir de yok. Virüs sürekli mutasyon yapıyor. Daha yüksek hastalık potansiyeline sahip varyantlar var. Elimizdeki seçenekler, aşı olmak ve kişisel olarak maske mesafe ve hijyene dikkat ederek korunmak. Kapanma ile de sosyal diyaloglar en aza indirilmeye çalışılıyor. Virüs sürekli olarak etrafımızda, üstelik affetmiyor… Burada devlete de vatandaşa da düşen görevler var. Yapılması gerekenler şeffaf olmak ve bilimin ışığında hareket etmektir. Ancak yapılanlar tam da bu çerçevede değil. Fakat akıntıya karşı kürek çekilemeyeceği artık bilinmeli.

Yaşanan pandemi sadece bir sağlık sorunu değil. Daha önce de bahsettiğimiz gibi bir ‘milli güvenlik’ meselesi. İçerisinde ekonomi, güvenlik, eğitim, psikoloji, sosyoloji kısacası her şey ama her şeyi barındırıyor. Bu badireden çıkabilmenin yolu bütünsel bir yaklaşımdır. Onun da çaresi Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan tüketim eksenli bir model olan Milli Ekonomi Modeli - Sosyal Devlet Milli Devlet projesidir. Bu konuda çok yazıldı, çok çizildi. Su akacak ve yolunu bulacaktır. Bunun haricinde yanlı yardımlar ve yandaş kayırmalar ile ancak huzursuzluk katsayısı artacaktır. Devlet erkine yakışan da, ayırım yapmaksızın bütün vatandaşları sarmak sarmalamaktır.

Bu arada İsrail saldırılarına yeniden başladı. Beklenen de bu değil miydi? Siyasetlerini Siyonizm aleyhtarlığı üzerine bina eden diğer taraftan İsrail ile gizli açık kritik anlaşmalar yapan siyasetin sonucu başka mı olacaktı! İsrail ile yapılan askeri ve istihbarat anlaşmaları vb. hala cari değil mi? Gizli ve açık olan bu anlaşmaların gereği de, gizli ve açık olarak yapılmaktadır. Maalesef, Müslümanın canı kanı toprağı değerleri üzerinden içeriye ve dışarıya mesaj verilmeye devam ediliyor. Bu güne kadar yakılan ağıtlar, akıtılan kanlara engel olamadı, zulümün önüne geçemedi. Oysa çözüm ortadadır. Haydar Baş hocamız işlenen cinayete ümmetin tamamının tek vücut olarak karşı durması gerektiğini ve bunun yolunun Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti ilan etmesi gerektiğini ifade etmiştir. 

En son da Ramazan bayramını idrak ettik. Bayram Allah'a kulluğumuzun verdiği mutluluğu yaşamaktır. Bu mutluluğu paylaşabilmektir. Bu kültürü yaşayabilmemiz için Haydar Baş hocamızın açtığı yoldan yürümemiz gerekiyor. BTP genel başkanı Av. Hüseyin Baş beyin bayramlaşma programında yaptığı önemli bir tespitini paylaşmak isterim:

Babam Haydar Baş hoca Ehl-i Beytin sahip olduğu itibarı iade etti, Atatürk’ün hakkını iade etti. Bu millet Haydar Baş hocanın kıymetini bilmedi, hakkını vermedi. Bizim de görevimiz O’nun hakkını iade etmek. Onun ismini altın harflerle tarihe yazmak dedi.

O halde bütün Haydar Baş sevdalıları haydi görev başına!