Tekke Köyde Abdal Musa Sultan ile Köklere Dönüş

Gittik ve gördük, bir haftadan beri programı bekleyen Ehl-i Beyt
sevdalıları vardı Tekke köyde. Dedeler vardı, babalar vardı Ehl-i Beyt
sevdalısı halk vardı. Yurdun dört bir tarafından gelmiş olduklarını;
Haydar Baş hocamızı dinlemek ve tarihe tanıklık yapmak için
beklediklerini gördük.

Protokol konuşmasında önemli tespitlerin altı çizildi. Alevi Bektaşi
dedeler önemli bir hatırlatma yaptılar. Biz Müslümanız diye
haykırdılar. Bu ifade, Avrupa Birliği raporlarında ülkemizde azınlık
gruplar sayılırken Alevilerde ıslam'ın dışında bir din gibiymiş gibi
gösterildiği için önem arz ediyor. ışgalci güçler, ülkemizi ayakta tutan
sırrı keşfetmiş olmalı ki öncelikle dini bütünlüğümüzü ortadan
kaldırmaya çalışıyor.

Bir başka konuşmacı ise Arife nineydi. Bu satırların okuyucuları,
Ehl-i Beyt aşığı bu nineyi çok iyi tanırlar. O ilerlemiş yaşın rağmen
söz konusu Ehl-i Beyt olunca 15 yaşındaki insanın ruh haline bürünen bir
kutlu kişidir. Haydar Baş hocamızın ifadesiyle, Ehl-i Beytin kokusunu
üzerinde taşıyan bir gönül insanıdır. Hacıbektaş'taki evinden canlı
yayınla programa bağlanan nine bakınız nasıl tarihi bir itirafta
bulunuyor. "Gönlümüzdeki Ehl-i Beyt sırrı hocamızın kalbinde aşk olarak
tecelli etti. Haydar hocamız yaşadığı bu aşkı yurt içi ve yurt dışına
yaydı. Böylece kuzeye, güneye, batıya ve doğuya doğru Ehl-i Beyt sevgisi
genişledi"

Yurt dışından gelen Caferi ilim adamları düne kadar ayrıydık ama bugün biz bir ve beraberiz dediler.

Bir Sünni olarak, Alevi ve Bektaşilerle uzun zamandan beri
görüşemeyen dargın kardeşlerin buluşması gibi bir hal yaşadığımızı da
bizzat müşahede ettim.

Hocamızın yaptığı işi, bir Alevi Bektaşi yapmaya kalksaydı, bu
konuda bu kadar başarılı olması da mümkün değildi. Sünni gelenekten
gelen bir zat olarak yaşadığı Ehl-i Beyt yoluna ve sevgisine duyulan
ihtiyacı tespit etmiş olacak ki, gerek kaleme aldığı Ehl-i Beyt
külliyatı ile kültür hayatımıza kazandırdı, gerekse Ehl-i Beyt
sempozyumları ile halk kitleleri ile doğrudan buluşarak bu aşkı ve
sevdayı canlı olarak insanlara yaşattı. Düşünebiliyor musunuz, kışın
gününde Torosların zirvesinde bulutlara el değdirecek kadar yükseklerde
kurulan çadırı binlerde insan hınca hınç dolacak ve neredeyse
nefeslerini tutacak kadar pürdikkat Ehl-i Beyti anacaklar. Yetmedi
ekranları başında izleyen milyonlar gözyaşı içinde madden ve manen
istifade edecek bir gönül ve akıl ziyafeti yaşayacaklar. Bunlar sıradan
işler değildir.

Dün nasıl Horasandan gelen alperenlerin üzerlerinde Ehl-i Beyt eli ve nefesi nasılsa bugün de yaşananlar bu emsaldir.

Oyunlar Bozuluyor

Dikkat edilirse, Ortadoğu'da bütün gelişmeler ve tezgâhlar bir şii
Sünni savaşı çıkartmaya yöneliktir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olsun,
Arap baharı olsun her fırsatta bu kesimler birbiriyle çatıştırılmaya
çalışılıyor. Ehl-i Beyt sempozyumlarında gördüklerimiz ve
öğrendiklerimizle baktığımızda yaşananların bir dizi film olduğunu
görüyoruz. Meğer bu oyun senaryosu önceden belirlenmiş ve değişik
ortamlarda çekilen bir dizi film haline getirilmiş. Ve artık final
bölümüne doğru gidiliyor. çok şükür ki artık oyun bozulmuştur. Artık
olaylar soğukkanlılıkla izlenmelidir. Tezgâhlara gelinmemelidir. Hangi
kesimden gelirse gelsin ayrılığa hizmet edenlerin gaflet içinde olduğu
veya bir görevli olduğu çok iyi bilinmeli ve ona göre tedbir
alınmalıdır.

Tekrar tekrar bilinmesi gereken Türk kimliğinin, Ehl-i Beytin mayası
ile yoğrulduğudur. Ehl-i Beytin merkez olduğu insanların ve kurumların
Ehl-i Beyte hizmet ettikleri kadar işgal projelerinin bozulacağı
bilinmelidir.