TEZKERE, AKP VE MHP

Irak hükümeti, Türk askerini topraklarında istemiyor.
İran, Türkiye'ye dönük olarak "Sizler gaspçı İsrail ile el ele vermişsiniz, masum insanları katletmek için Suriye'ye terörist gönderiyorsunuz ve bu yüzden tarihte rezil rüsva olacaksınız" diyor.
Rusya Türkiye'ye sürekli olarak yanlış kulvarda at koşturuyorsunuz diyor.
Amerika diyor ki, senin tankını topunu Yunanistan'a çevirmene gerek yok; bunları Suriye sınırına götür, asıl tehdit onlar diyor.
Terör eylemleri son günlerde iyiden iyiye artmış durumda. Terör örgütü ile masaya oturulmuş ve görüşmelerin devamı öngörülüyor. …
Dış politikadaki bu başlıkları arttırmamız mümkün. Bütün bu gelişmelerin ortak paydasını bulmaya çalışalım, göreceksiniz ki karşınıza kaos kavramı çıkacaktır.
Dışişlerinde "sıfır sorun' diye yola çıkan AKP hükümeti, bütün komşuluk ilişkilerimizi ve diplomatik çözüm yollarımızı sıfırla çarpmış durumdadır.

AKP'NİN GİZLİ ve AÇIK İDEALLERİ

Başbakanın imzasıyla teklif edilen ve kabul edilen tezkere, AKP'nin Müslüman ülkelere karşı haçlı adına savaşma yetkisi almasıdır. Müslüman ülkelere karşı dememizin sebebi şu: Tezkerede gerekçe olarak Suriye'nin adı geçmiş olsa da, "hudut, şumul, miktar ve zamanı hükümetçe takdir ve tespit edilmek kaydıyla, TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesi" için TBMM'den yetki alınmıştır, deniyor. Yani bir değil birçok ülke söz konusu burada.

Amerika'nın BOP eş başkanı olan bu hükümet hiçbir kural ve kaide dinlemeden görevine devam etmektedir. Bu sayın başbakan Erdoğan'ın ve AKP hükümeti mensuplarının kendi tercihleridir. Elbette gereken risk hesaplamalarını yapmışlardır, hükümet olma adına veya gizli ve açık idealleri uğruna yollarına devam edebilirler. 10 yıllık iktidarları döneminde toplumun özünden, dini hayatın nasıl uzaklaştığına hepimiz şahidiz. Din adına çıkılıp da İslam'a verilen büyük çapta bir zarara tarih tanıklık etmektedir.

GELELİM MHP'YE

ülkemizde iki çizgiye dikkat etmek gerekir. Din adına yapılan siyaset ve milliyet adına yapılan siyaset. Her iki çizgi din ve milliyetçiliği kendi tekellerine alarak din ve milliyete en büyük zararı vermişlerdir. Elbette her iki akımın tabanında ve teşkilatlarında samimi ve özverili insanlar vardır. Ancak bu insanlar partilerinin yanlış istikamete gidişine engel olamamışlardır.

Tezkere sürecinde en ciddi muhalefetlerden bir tanesini MHP'nin yapmış olmasına rağmen tezkereye kabul oyu vermelerini iyi okumak gerekir. MHP sözcüsü Oktay Vural, Türkiye'nin kritik bir dönemden geçtiği çok açıktır diyor. Dış politika iflas etmiştir, diyor. Fiili bir tehdidi engellemeyen bir diplomasinin iflasıdır, diyor. Sayın Bahçeli ise sınır ötesi müdahalesi için dış politikada iflas etmiş, diplomaside esamesi okunmayan hükümete yetki verme tarafında yer aldığını açıklarken fenersiz yakalanıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Bunun adı karakolda doğru söyleyip mahkeme de şaşmaktır. Bir başka ifadeyle halka farklı konuşmak, mahfillere farklı mesaj vermek demektir. AKP sıkıştığı her kritik adımda, MHP'nin desteğini yanında bulmuştur. Hatırlanacağı gibi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de sayın Gül'e en büyük destek MHP'den gelmişti.

MHP görünüşte tutarsız bir siyaset izlemektedir. Bu tutarsız siyasetin de sorumlusu sayın Bahçelidir. Söylenen bu. Yani sayın Bahçeli günah keçisi yerine konmaktadır. Aslında doğru olan bu değildir. MHP kendi içinde tutarlı bir politika izlemektedir, izlenen politika da Amerika'nın menfaatleriyle uyum içindedir. Yıllardan beri MHP içindeki sağduyu sahibi arkadaşlarla yaptığımız sohbetlerde Bahçeli gidecek, MHP gerçek çizgisine oturacak denmiş olsa da bunun bir oyalamaca olduğunu öngörüye gerek kalmayacak şekilde hadiseler ortaya çıkartmıştır. 12 Eylül öncesi vatan, millet adına mukaddesat adına canı dâhil varlığını feda eden ülkücüleri hatırlayınca içim acıyor.

"SAYIN BAŞBAKAN MAVİ MARMARA'YI UNUTMASIN"

Suriye Enformasyon Bakanlığı, Akçakale'ye düşen top mermisi nedeniyle hayatını kaybedenlerin yakınları ve Türk halkına başsağlığı diledi ve olayla ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı. Ama bu bile AKP'yi hedefinden alıkoyamamaktadır.

Sayın başbakana sormak gerekir, İsrailliler Mavi Marmara gemisindeki masum vatandaşlarımızı katlettiler, bir özür bile dilemediler, peki buna karşı niçin bu kadar sessiz kalabildi.
Sayın başbakan şunu unutmasın, tarihin sayfalarında da defteri amalinde de bu yaptıkları peşini bırakmayacaktır.