Türkiye Manzarasından bir kesit

Yerli üretim Yabancı üretim Altında Ezilmiştir. ABD ve Avrupa da tarıma milyarlarca dolarlık devlet teşviki sağlanıyor. Çiftçi tam bir efendi olarak toplumda hak ettiği yerde bulunuyor. Bizim ülkemizde ise, bırakın tarım kesimine destek verilmesini, tam bir köstekleme bulunmaktadır.

 

Serbest piyasa ekonomisi adı altında ithal ürünler, yurt içine istediği gibi giriş yapabilmektedir. Devlet desteğinden mahrum olan yerli ürünler, devlet destekli ithal ürünler karşısında sürekli fiyat kaybediyor, müşteri kaybediyor. Adaletten yoksun koşullar altında rekabete maruz bırakılıyor. Neticede çiftçi köylü yalnızlığa mahkûm ediliyor.

Hükümetin ısrarla görmediği, göstermek istemediği daha da ucuz olsa dışarıdan alınan bir ürün döviz kaybı demektir. Oysa pahalıya da mal olsa kendi kaynaklarımız ve kendi insanımızın emeği ile elde edilen ürünler döviz kaybına yol açmamaktadır. üstelik hem istihdam sahası demek, hem de ucuz veya pahalı ihraç edildiği zaman ülke için döviz kazancı demektir.
İnsanımızın Güven Duygusu Elinden Alınmış Durumdadır

Her gelen iktidar yaptıkları ve yapmadıkları ile halkın elinden güvenini almış durumdadır. Atatürk'ten bu tarafa gelen partiler, sağ parti olsun-sol parti olsun, icraat olarak aynı çizgide hareket etmiştir. Bazen sağ gösterilip, bazen sol gösterilip istenen icraatlar yapıla gelmiştir. Geçen bu kadar yıla ve kurulan her çeşit bu kadar hükümete rağmen değişmeyen çizgi ABD çizgisi, Avrupa çizgisi olmuştur. Bunu yaşarak bizzat tespit eden halk büyük bir moral çöküntüsü ve siyasilere karşı güvensizlik içerisindedir. Artık vatandaşımız sağ ve sol adı altında partilere rağbet etmemektedir. özellikle yaptığımız köy ziyaretlerinde köylü ve çiftçi kesimin büyük bir vukufiyetle gelişmeleri tahlil ettiğini gördük. Bu bizi ziyadesiyle sevindirdi.

2002 seçimleri öncesinde Prof. Dr. Haydar Baş beyin Türkiye'de iki parti var. BTP ve diğerleri tespitine halkımız da artık gelmiş durumda. Ulusal duruş sahibi, proje sahibi BTP ve AB yi savunan, ABD çizgisinde olan IMF projelerini takip eden bütün partiler. Milletimiz her geçen gün bu inceliği daha iyi görmektedir.
Ekonomide Millet önünü Göremiyor

Artan cari açık, dövizin olması gereken seviyede olmayışı, yabancı sermayenin ülkemizde üretim sektörüne değil de krediye, portföy-kağıda yatırım yapması, alışveriş sektörüne olan rağbeti ekonomideki kırılganlığı arttırmaktadır. Ekonomi gelecek adına güven vermemektedir. Hele banka kredilerinin düşük tutulması neticesinde halkımızın özlemini duyduğu, yumuşak karnı olan ev ve araba alımları başlı başına bir risk oluşturmaktadır. Ekonomideki bir menfi dalgalanma insanımızı ciddi manada ödeme güçlüğü içine itecektir.

 

Memur ve işçiye gereken zam yapılmamakta; üreticinin malı da para etmemektedir. Esnaf siftahsız kepenk kapamaktadır. Sanayide üretim her geçen gün azalmaktadır. ülkemiz ithalat cenneti haline gelmiştir. Ekonomide milletimiz cendere içinde ve gelecek kaygısı çekmektedir.

Netice
Milletimiz ekonomik ve kültürel bir tükenişin içinde olduğu gibi, sosyal olarak da bir sona doğru sürüklenmektedir. Bütün bu gelişmeler tesadüfî değildir. Vatandaşımız “gemisini kurtaran kaptan mantığı”na doğru itilmektedir. Sosyal planda millet olma vasfından uzaklaşılarak, ferdiyetçi mantığa doğru süratle gidilmektedir. Millet olma mantığı diğergamlıktır. Yani milletin menfaatini devletin menfaatini kendi menfaatin bilmektir. Bu mantığı kaybeden milletlerin uzun süre ayakta kalmaları da mümkün değildir.