Ya gaflet ya da dalalet

Ya gaflet ya da dalalet

Enflasyon bir canavar olarak sürekli büyüme eğiliminde. Ağustos ayında yine 2 farklı enflasyon açıklandı. TÜİK tüketici enflasyonunu ağustosta yüzde 80,21 ENAG ise yüzde 181,37 olarak açıkladı.

İkisi arasında dağlar kadar fark var. TÜİK ile ENAG arasındaki bu ihtilafı Türk mahkemeleri çözdü. TÜİK kendisine karşı haksız ve ağır saldırıda bulunulduğu, verilerin açıklanmasının kurumun güvenilirliğine zarar verme amacı taşıdığı iddiasıyla ENAG'a dava açtı. Ancak TÜİK’in ihtiyati tedbir kararı aldırılma talebi tüm mahkemelerce reddedildi. 

Doğru olanı anlama konusunda bir başka sağlama her kişinin kendi işi ve aşıdır. Sadece biz değil şöyle bir etrafımıza bakalım, kapanan iş yerlerini, işsiz kalan, yaşam standartları sürekli düşen insanları göreceksiniz.

Bir hastalığın tedavisi için öncelikle teşhisin doğru konması gerekir. Şayet teşhis yanlış olursa, ne yaparsan yap hastalıktan kurtulamazsın. Kanser olan hastaya grip teşhisi koyarsan, sonuçta hem zaman kaybedilir hem de boşa kürek çekmiş olunur.

Sanki ülkemizde kontrolden çıkmış bir ekonomi yokmuş algısı verilmeye çalışılıyor. Siyasi iktidar batıda da enflasyon olduğunu söyleyip duruyor. Hatta yandaş medya sürekli bu haberleri pompalıyor. 

Avrupa’da ağustos ayı yıllık enflasyonlarına baktığımızda rakamlar şöyle: Almanya'da yüzde 8,8, İtalya'da yüzde 9, İspanya'da yüzde 10,3, Belçika'da yüzde 10,5, Yunanistan'da yüzde 11,1… Dikkat edilirse bizim ülkemiz ile mukayese edilmesi bile mümkün değil. Burada özellikle Yunanistan’a dikkat etmek gerekir. Yunanistan 2008'den bu yana ekonomik sorunlardan kurtulamıyor ancak enflasyon rakamları 11,1. 

Hükümetin enflasyonu engelleme adına attığı her adım ters tepiyor. Pahalılık artıyor, Türk lirasının satın alma gücü düşüyor. Satın alma eylemi olmayınca esnaf ve sanayici bundan olumsuz etkileniyor.  Sürekli değer kaybeden Türk lirasından insanlar kaçıyorlar. Devlet bile hükümet eliyle bu akıma ayak uyduruyor. Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat Hesabı ile yapılan, milli paramız olan TL'yi hard currency'e endekslemekten başka bir şey değildir. 

Bütün bu gelişmeleri halkın halinden görebilirsiniz, kendi cebinize baktığınızda anlarsınız. Ancak sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan meseleye farklı yaklaşıyor. Erdoğan: Avrupa'daki enflasyonla bizdeki enflasyonun etkileri aynı değil diyor. Bu cümlenin ekonomi literatürüne göre mantıklı bir açıklaması yoktur. Enflasyon yani sürekli artan pahalılık yani paranızın alım gücünün azalması her yerde aynıdır. Ancak vatandaş başa bağlıdır, devletine bağlıdır, milletinin menfaatleri için yöneticilerine zaman tanır. Batı ile farkımız budur bizim. Ancak şunu iyi bilmek gerekir bıçak kemiğe dayanmıştır.  

Bilimsel perspektiften baktığımızda enflasyonist piyasaların, resesyona durgunluğa evrilmekte olduğu da görülecektir. Durgunluk ekonomide belirgin gerileme, yükselen işsizlik, azalan perakende satışlar7 ve düşen sanayi üretimi anlamına gelmektedir. Bu tablo uzun zamandan beri S.O.S vermektedir.  

Üstelik bizim ülkemizde durgunluk içinde enflasyon da vardır. Bu tablonun bilimsel ismi Stagflasyondur.

Uzman hekimin en önemli özelliği hastadaki hangi belirtilerin normal, hangisinin anormal olduğunu ayırt etmesidir. Anormal olan bulgulardan yani kanıtlardan hareketle hastalık teşhis edilir. Ardından hastanın özel durumlarını da dikkate alarak tedavi yapılır. Hükümetin yaptığı ise hastalık bulgularını yok kabul etmek ve algı yönetimi ile sanki bir şey yokmuş gibi hastadan hastalığını gizlemektir. 

Bu yapılanların iki açıklaması vardır: ya gaflet ya da dalalet.