Yerimize yurdumuza göz diktiler

Yerimize yurdumuza göz diktiler

Mülteci konusu her geçen gün artarak büyüyen bir sorun. Mülteciler ile ilgili bir gün bile var, "dünya mülteciler günü".  Bizzat insanları evlerinden ve yurtlarında edenler, bir de gün tayin etmişler. Siz buna ister hem suçlu hem güçlü deyin, isterseniz kamuflaj deyin hepsi de aynı kapıya çıkar.

Birleşmiş Milletler mülteciler yüksek komiserliği verileri çok manidar. Bakın sadece tespit edilebilen rakamlar bile çok ürkütücü. 2015 yılı itibarıyla 65,3 milyon insan mülteci çıkmış durumda.

Bu insanların üçte ikisi şehir değiştirmiş, diğerleri ise yurtların terk etmişler.

...

Konu hakkında yorum yapabilmek için hangi ülkelerin mülteci verdiğine bakmak gerek. Mültecilerin neredeyse tamamına yakını İslam ülkelerinden. Mağdur edilen daha çok Müslümanlar. Adeta Müslümanlara hayat hakkın tanınmak istenmiyor.

Çağlardan beri yaşanan haçlı seferleri bu defa tarz değiştirmiş durumda. Dün toplanmış haçlı ordularıyla yapılan işgal hareketi, bugün iç karışıklık ve kaos ile yapılıyor. İslam âlemi ile doğrudan mücadele edemeyenler, saldırıları her defasında püskürtülen haçlı dünyası, çözümünü fitne ve fesatta buldu. Taktikleri çok açık, cahil bırak, ölçüsünü, gelenek ve göreneklerini elinden al; parçala ve yut.

Konunun detayına girdiğimizde daha da ilginç olan bir tespitle karşılaşıyoruz. Müslümana hayatı zehir edenler de Müslümanlık iddiasında olanlar.

Tam ahir zamanı yaşıyoruz, hakla - batılın birbirine karıştığı bir zaman diliminden geçiyoruz. İslami literatüre göre bu bir “deccaliyet” akımı yaşanıyor. Deccal, Müslümanların içinden çıkacak ve en büyük zararı Müslümanlara verecektir. İşte yaşanan tam da bu.

Günümüzde eksiğini çektiğimiz en büyük sorunlardan bir tanesi vizyon sahibi lider konusu. Fazla uzağa gitmeyin ülkemizi yönetenlere bakar mısınız? Prim yapan doğruluk ve dürüstlük değil, tiyatro oynamak. Her defasında yanıldık diyenler, bir sözü diğerini tutmayanlar tercih edilmiş durumda. Bu tablo bile yaşananları izah etmeye yeter.

Global olarak dünyayı ikiye ayırdığımızda bir taraf mağdur edilen İslam alemidir; diğer taraf ise işgalci haçlı dünyasıdır. Her ülkenin bu tasnifte bir yeri var. Bizim ülkemiz ise ilginç; hem mağdur edilen devlet ve milletlerin yanında yer alıyor, hem de yöneticileri eliyle mağdur eden devletlerin yanında yer alıyor.  Ezcümle kendi eden ve kendi bulan bir karakteri var.

Bizzat yöneticileri eliyle idama mahkûm edilmiş bir hali var.

Sorun da çözüm de aynı paydadadır. O halde milletin yöneticilerini belirlemesi hayatidir. Bütün bu yaşananları doğru görecek küresel vizyona sahip bir lider ve kadrosu ile en karanlık günlerde bile güneşin doğması mümkündür. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamız yıllar önce kaleme aldığı "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" kitabında tarihi süreç içerisinde bugüne ışık tutmaktadır.  Bu kitap aynı zamanda bir "Milli Güvenlik" kitabıdır.  Ya bizi millet eden değerlere ve bize sahip çıkan lider ve kadrosuna sahip çıkacağız ya da bize layık görülen ilmeğe boyun eğeceğiz.

Karar yüce Türk milletinindir.