Youtube ve twitter penceresinden

Youtube ve twitter penceresinden

Türkiye her geçen gün Ortadoğu ülkeleri ligine doğru geçiş yapıyor.

Ortadoğu,dış güçlerin hakimiyetinde sürekli kaos ortamında tutulan mağdurlar ülkesi.

Sözde insan hakları mücadelesinin verildiği esasta ise insan haklarının her geçen gün zarar gördüğü bir iklimdir Ortadoğu.

Ortadoğu kendi haline bırakılmayacak kadar önemlidir çünkü.

Son günlerde konuşulan Pulitzer ödüllü ABD’li gazeteci SeymourHersh'in iddiasına ne dersiniz.

Geçen yıl Ağustos ayında Suriye’de düzenlenen kimyasal saldırının arkasında ‘Türkiye hükümeti’nin olduğunu her platformda savunuyor.

Dışişlerindeki Suriye konulu görüşmenin ‘tape’ olarak yayınlanması ve ardından youtube’nin kapatılması ile bu haberi yanyana getirince siz ne dersiniz bu gelişmeye?

Şahsen ben inanmak istemiyorum! Lütfen yetkililer bu konuda kamuoyunu ikna etsinler.

Yargı devlet erklerindendir. Yargının gücü öncelikle millet nezdinde hakim olmalı ki, yargıç ile karşılaşmadan yargının gücünün bir yaptırım gücü olabilsin. 

Adalet olmazsa devlet de olmaz.

Ülke olarak yaşadığımız kaosun en büyük sebeplerinden bir tanesi yargıya karşı toplumda oluşan güven bunalımıdır.

Güncel bir örnek,twitter’in yasaklanması ve geri serbest kalmasıdır.

Hükümet istedi, mahkeme yasakladı; vatandaş istedi anayasa mahkemesi açılmasına hükmetti.

Tam da burada yapılan açıklamalara bakalım.

Başbakan yardımcısı Arınç, anayasa mahkemesinin Türk yargısına karşı bir karar verdiğini söylüyor.

Başbakan Erdoğan,AYM’nin kararına uymak zorunda olduğunu ama saygı duymadığını ve kararın gayri milli olduğunu söylüyor.

AKP hükümeti önce yapılan referandumla yüksek mahkemelerin kimyasını değiştiriyor. Ardından sonucun pratiği hoşuna gitmeyince bu defa farklı değişikliğe gidiyor. Devlet erki olan yargı da yapboz tahtasına dönüyor.

Sayın Erdoğan AYM’nin kararını ‘milli’ bulmadığını ifade ederken acaba iyi düşündü mü?

Kendisine hatırlatmak isterim. AKP hükümeti tarafından anayasanın 90. maddesinde yapılan değişikliği hatırlatmak isterim. Bu maddede "milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır" denmektedir.

Şimdi soralım, bu kararın neresinde ‘millilik’ var acaba?

Avrupa birliği ile uyum sürecinin neresi milli, ABD ile stratejik ortak olmanın neresi millidir. Bu sorular arka arkaya çoğaltılabilir. Netice de bu hükümet milli bir hükümet değildir, millilik sadece onların sözlerinde kalır.

İşte bütün bu gelişmeleri izleyen avamın hukuka güveni kalacak mıdır?

Hukuka güveni kalmayan halkın psikolojisi ve davranışları ne kadar düzgün olacaktır.

Binlerce yılların birikiminden süzülerek gelen devlet ve millet varlığımız, göz göre göre yara almaktadır; böyle biline...