14 Mart Tıp bayramı ilk olarak ne zaman kutlandı?
14 Mart Tıp bayramını buruk da olsa kutladık. Yenimesaj tv.ye teşekkür ediyorum. Uzun soluklu bir programda, doktorlarla online bağlantıyla günün önemi ve gelecek projeksiyonu yapıldı. Çok değerli fikirlere şahit olduk.
Daha çok Tıbbiyeliler derneği mensubu olan bu hekim arkadaşlara bakış açılarını kazandıran Prof. Dr. Haydar Baş hocamız idi. Hocamız ömrü boyunca, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde bağımsızlığı karakter edinmiş bir çizgide hayatını yaşadı. Olaylara bakışı, yaşayışı Allah’a kulluk, peygamberimize ümmet, ehli beytine yaren ve milletimize evlad olma cehdi içinde olmuştur. Ayrıca bu yaşam tarzını sadece kendisi için değil, aynı zamanda milletimiz için de gaye kabul etmiştir. Hocamız “siz içine girdiğiniz ortamın şeklini almamalısınız, o ortam sizin şeklinizi almalı” diye talimat vermiştir. Sözün özü, her şartta bağımsız bir duruş sahibi olabilmektir.
Gelelim 14 Mart Tıp bayramına. Bu bayram ülkemizde tıp sahasında çalışanların özlük haklarının tartışıldığı, bilimsel çalışmaların ödüllendirildiği bir anma ve kutlama günüdür. Elbette bunlar doğrudur. Ancak bayramın özündeki ruh çok farklıdır. Bu ruh bilindiği ve bu manaya uygun davranıldığı zaman bayram gibi bayram olmuş olacaktır.
14 Mart Tıp bayramının ilk kutlaması “14 Mart 1919” tarihinde yapılmıştır. O sıralar İstanbul İngilizlerin işgali altındadır. Tıbbıyeliler işgali protesto etmek için bir yol ararlar.
14 Mart 1827’de açılan Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adlı okullarının açılış tarihini esas alarak bir senaryo oluştururlar. 3. Sınıf öğrencisi Hikmet (Boran) öncülüğündeki Tıbbiyeliler, işgalci İngilizleri şuna ikna ederler: 92 yıldan beri 14 Mart tarihi Tıp Bayramı olarak kutlanmaktadır. Geniş katılımlı bir kutlama programı hazırlanır. Etkinliğin sonunda bayraklar açılarak büyük bir nümayiş yapılır. Ardından İstanbul’dan görülecek şekilde büyük bir Türk bayrağı da binaya asılır. Bu hareket kurtuluşumuzun habercisi köşe taşlarından birisi olmuştur. Tıp bayramı, Tıbbiyelilerin esarete karşı bir başkaldırısıdır. Çözüm odaklı olağanüstü gayretleridir. Kökeninde özveri vardır, iman vardır, aşk vardır.
O halde yapılması gereken ülkemizin ayağına bağ olan bütün esaretlere karşı ortak mücadele verebilmektir. Dün bu mücadeleyi vererek, üzerinde yaşadığımız toprakları bize vatan olarak bırakan ecdadımızı rahmetle ve minnetle anıyoruz. Bugün de bizim üzerimize düşen aynı yolda yürüyebilmektir.
Bugün toplum sağlığını etkileyen Covid-19 pandemisine karşı da en etkin mücadeleyi verebilmenin gayreti içinde olunmuştur, olunacaktır. Bu mücadelede canlarını kaybeden sağlık çalışanları bunun en büyük ispatıdır.
Çağımızda ekonomi ile sosyal, kültürel ve siyasal yolla yapılan işgal ve esarete karşı da bağımsızlık mücadelesi vermek başta Tıbbiyeliler olmak üzere bütün vatan evladının üzerine düşen bir görevdir.
Son sözümüz Haydar Baş hocamızdan olsun: “Gençler! Bu mücadelede en güçlü önderler Hacıbektaş-ı Veli’nin arkadaşları gibi sizler olacaksınız. Kültürümüzde, sanatımızda ziraatımızda ve de medeniyet anlayışımızda her şeyimizde… Bu bölgede örnek olmaya mecburuz, bu örnekler sizler olacaksınız.”