17 Aralık operasyonunun ardından

17 Aralık operasyonunun ardından

17 Aralık operasyonu ile birlikte ‘AKP’yi düşürelim’ söylemi yaygın olarak kullanılıyor.
Elbette AKP düşürülmeli. On yılı aşkın zamandan beri Türkiye’yi AKP yönetiyor. Hükümetin Ortadoğu’da yürütülen politikalarda da katkısı var.
Peki, bu kadar icraatın sonucu ne oldu dediğimizde herkes kendi çevresine; cebine, işine ve aşına baksın. Göreceksiniz ki huzur ve güven olmadığı gibi, cep de delik cepken de. Ancak 17 Aralık tarihinde ki yolsuzluk ve rüşvet operasyonu paranın belli ellerde stoklandığı iddiasını gündeme getirdi.
Bomba tesiri yapan bu gündemden sonra halkın kafası oldukça karışmış durumda. AKP’nin kendi seçmeni bile ciddi ciddi arayış içindedir. Bunu gören muhalif partiler, yerel seçimlerin arifesinde yapılan operasyonları ağızlarına doladılar. Tek gündemleri bu iddialar. Kılıçdaroğlu, AKP’yi ayakkabı kutusu ile vururken, Bahçeli hükümeti hırsızlıkla suçluyor. Erdoğan ise savcıları diline dolamış durumda. Bunların hepsine tamam diyelim de şimdi çözümü konuşmanın zamanı değil mi?

2010 yılında AKP’nin marifetiyle ülkemizde anayasa değişikliği referanduma götürülmüştü. Güya hukuk üzerindeki vesayeti kaldırmak için yüksek mahkemelerde ve HSYK’da yapısal değişikliklere gidilmişti. Sonuçta ortaya çıkan yapıdan en çok rahatsız olan bizzat AKP hükümetinin kendisi oldu. Yapılan değişikliği “HSYK da Devrim” manşeti ile duyuran Akit gazetesinin, operasyon sonrası yaşananlara bakarak “HSYK İstifa” manşetini atmasını nasıl izah edeceksiniz. Yaşadıklarımız ülkemizdeki hak anlayışı ve yandaşlığın hangi boyutlara ulaştığını da gösteriyor.

Gülen cemaatinin, Erdoğan’la devlet içindeki 11 yıllık yapılanmasından sonra İslam’ın bütün ölçülerini altüst edercesine beddua etmesine ne diyeceksiniz. Ortaklığın bozulması öküzün de öldüğünü göstermektedir. Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan'ın "cemaat orduya kumpas kurdu"” ifadesi devlet içindeki Fethullahçı yapılanmanın nerelere vardığını göstermektedir. Bu yapılmaya müsaade eden ve bile bile, göre göre bu kumpasa evet diyenlere ne demeli acaba?
Demek hükümet birilerinin dolduruşuna gelerek icraatlar yapmış. Halkın AKP’ye verdiği kredi başkaları tarafından kullanılmış. AKP artık yönetme liyakatini de kaybetmiş görülmektedir.
AKP teslimiyetçi tavrını seçmenine açıklamakta zorlanacaktır. Sadece devlet kademelerinde yapılanmalarına müsaade edilmemiş cemaatin basın yayın organlarına, eğitim kurumlarına da teslim olmuşlardı.

Milletin zarardan dönmesi ve kazançlı çıkması çözüm ve projeleri olan bir lider ve siyasi partiyi gerektirir. Dışa bağımlı olmayan ve proje sahibi olan tek lider Prof. Dr. Haydar Baş ve tek parti Bağımsız Türkiye Partisidir (BTP). Bunu görmezden gelmek veya oyumuz boşa gider söylemini dillendirmek sadece ve sadece ülkemizi sömürenlerin ekmeğine yağ sürmek demektir. Bu yaklaşım çözümsüzlüğün devamını4 istemektir ki, bu da bulanık suda balık avlayanların ajan faaliyetleridir.
Elbette, bütün bu yaşananlardan milletimiz ders çıkartacaktır.