ABD’nin AB’den Ne Farkı Var
Bu yaklaşım Türk milletinin makas değiştirmesiydi. Tarihte eşi benzeri görülmüş bir davranış da değildi bu. Avrupa her defasında ülkemizden tavizler istedi. Hükümetler özellikle de son AKP hükümeti ne istendiyse verdi.
AKP hükümetinin hesapsız kitapsız teslimiyeti batılıyı endişelendirdi. Bu kadar taviz verilmesi normal bir davranış değildi. Artık öyle bir noktaya gelindi ki, batı istiyor hükümet veriyordu. Bu ise ülkemize karşı güvensizliği daha çok arttırıyordu. Çözüm için kapısında yarım asırdır beklenen batı, ekonomik, sosyal ve siyasal olarak süratle karışmaya başladı. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın 30 yıldan beri, "bizi AB'ye almazlar' sözü doğru çıktı. AB'nin en popüler zamanlarında ise AB'ye 15 yıl ömür biçen Sayın Baş bu konuda da haklı çıkmış oldu.
AKP Hükümet yanlış politikasıyla vatandaşın 10 yılını heba ettiği gibi, verdiği tavizlerle günümüzde yaşanan sorunların temelini atmış oldu. Baktılar Avrupa kabul etmiyor, bütün bu gelişmelerden ders alacaklarına, bu defa sarıldılar ABD'nin ipine. Sayın Erdoğan İslam ülkelerinin işgal projesi olan BOP'un eşbaşkanlığına soyundu. Başbakan ABD ile görüşmeyi, dünya devletleri ziyaret etmeyi siyasette bir araç değil de amaç olarak görmeye başladı. Irak'ın ve Afganistan'ın ABD tarafından işgalinde aktif rol aldı. Yetmedi BOP'un uzantısı olan Arap baharında aktif olarak rol aldı. İslam âlemi iyiden iyiye karıştı. Türkiye'nin komşularıyla arası açıldı. Yetmedi, dost ve müttefik kabul ettiği ABD ve batılı devletler Türkiye'yi yalnız bıraktılar.
Batılı Türk milletine güvenmemektedir. Çünkü Türk milleti tarihten bu güne asakirullah sıfatını almıştır. Avrupa'nın göbeğinde Bosna Hersek'de Müslümanlar yaşamaktadır. üstelik bu insanlar etnik yapıları ne olursa olsun kendilerini Türk olarak ifade etmektedir. BM yanımızda değil, AB yanımızda değil, ABD yanımızda değil ama AKP hükümeti ısrarla bunların yanında olmaya çalışmaktadır. Bilmiyor ki bütün toplum onlardan olmadıkça onlar senden olmazlar.
Bütün bunlar yaşanırken görevleri toplumu uyutmak olan toplum mühendisleri de boş durmuyorlar. İyiden iyiye karmaşık hale gelen siyaset arenasında yer kaybetmemek için manevra yapmaktadır. Son günlerde Tayyip Erdoğan Türkiye'nin "de Gaulle' ü diye lanse edilmeye çalışılıyor. Güya Tayyip Erdoğan, batının dediklerini tam yapmıyormuş. Bu konuda yorum yapmadan Fransa'da cumhurbaşkanlığı yapmış olan de Gaulle'u tanımak gerekir. General de Gaulle, Fransa'nın dış politikada ABD'ye güvenemeyeceğini anlamıştır. İktidara geldikten sonra Gaulle, Fransa'nın bağımsız bir politika izleyebilmesi için Fransa'yı NATO'nun askeri kanadından çekmiştir. Gelelim Tayyip Erdoğan'a; tam tersi bir gelişmeyle karşılaşıyoruz. İktidar öncesi ABD'ye karşı olan sayın Erdoğan başbakan olduğunda ABD'nin BOP eşbaşkanı olmuştur. Gelelim kamuoyu önünde ki atraksiyonlarına. İsrail'e karşı "One minute' diyen Erdoğan İsrail'e dönük hiçbir yaptırım uygulamamıştır. İsrail ile yapılan askeri anlaşmalar dahil hepsi devam etmektedir. Erdoğan'ın ile, de Gaulle'u benzeştirmek isteyenlerin yaptığı bir toplum mühendisliğidir. Olayları ters yüz ederek çalınan minareye kılıf hazırlamaktır.
Dünyada dengeler süratle değişiyor. Hemen yanı başımızda Rusya ile Çin anlaştılar. Bağlantısızlar bloku İran'da toplantı ve dönem başkanı İran oldu. Bütün bu devletler ABD'den rahatsız, bölgede gelişen olaylardan rahatsızlar. Türkiye ise işgalcilerin safında yer alıyor ve gittikçe daha da yalnızlaşıyor. Artık AKP uyguladığı politikalarla iflas etmiştir. Türk milleti, on ikiye beş kala çözümü kendi içinde bulmak zorundadır.