Açıl susam açıl
Gelecek projeksiyonu yapmak çok önemlidir. Kişisel plandan toplumsal plana kadar bu geçerli bir kuraldır. En basitinden, hava durumuna bakarsınız ona göre kılık kıyafetinizi veya günlük haftalık iş planlamanızı yaparsınız.
Devletler için de bu kural geçerlidir. Ülkelerin konumu ve hedefleri içinde yeriniz ve hedefiniz nedir ona göre aksiyon almak zorundasınız. Bu öyle bir kuraldır ki, ben bu işte yokum diyemezsiniz var olacaksanız kendi hesabınızı kendiniz yapmak zorundasınız. Aksi halde eğer sen hesabını yapmazsan; başkası bu hesabı yapar ve defterini dürer.
Terör hadisesine değişik açılardan bakarken bir de stratejik bir bakış ortaya koymak gerekir. Terörün ana sebeplerinden bir tanesi de devletler arası rekabetten kaynaklanmaktadır. Bu konuda pek çok akademik çalışmalar var. İşin bam teli olacak temel tespit şudur: Her yüz yılda bir dünyanın başat gücü olan devletler değişirler. Gücünü kaybeden başat devletin yerine gücü eline geçiren bir başka devlet gelir. Örnek verelim. Mesela 15. ve 16. yüzyılda Portekiz ve İspanya; 17. Yüzyılda Hollanda hâkim güçtür; 18. yüzyılda Fransa hâkim güç haline geliyor; 19. Yüzyılda ise dünyadaki hâkim devlet İngiltere’dir. 20. Yüzyıla geldiğimizde özellikle Osmanlı imparatorluğunun zayıflamasıyla Amerika dünyadaki egemen güç haline gelmiştir.
Yüzyılın değişmesi ile artık Amerika'da gücünü kaybetmiş ve başat güç olma konumunu kaybetme zamanı gelmiştir. Bilimsel gerçeklik bunu gösteriyor. Bunu gören Amerika da gücünü geri kazanabilmek için değişik terör örgütleriyle ittifak haline girmiştir. İşte bugün Amerika'nın coğrafyasına göre PKK ve diğer terör örgütleriyle ittifak halinde olmasının, iş birliği yapmasının ana sebebi, kaybettiği gücünü geri kazanabilme gayretidir. Bu yanlış politika sonucu dünya hem yaşanmaz hale gelmekte hem de ABD dünya kamuoyundaki desteğini kaybetmektedir.
Soru şu, yeni çağda başat devlet kim olacak? Bu Rusya olabilir, bu Çin olabilir, Türkiye de olabilir. İşte Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın verdiği mücadele Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yeni yüzyılda dünyanın gücünü elinde bulunduran devlet olması mücadelesiydi. Dünyanın başat ülkesi olabilmemiz için bizim insan gücümüz, inovatif gücümüz, tarihi birikimimiz, karakterimiz ve sosyal durumumuz buna müsaittir. Terör faaliyetleri ve devlet işlerimize karışmaları, ülkemizin önünü kesmek içindir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet Milli Devlet modeliyle, Hoş geldin Atatürk politikasıyla biz bunu yapabilir, dünyanın merkez gücü olabiliriz. Haydar Baş hocamızın bana yetki verin, 6 ayda Avrupa’yı 1 yılda Amerika’yı geçerim sözü hala kulaklarımızda çınlıyor. Eğer terörden kurtulmak istiyorsak bunun yolu bağımsız ve güçlü olmaktan geçer. Yoksa gelirler sizin en mahrem yerinizde bomba patlatırlar. Buna mukabil siz de onun evini başına yıkabilirsiniz. Tamam, doğru. Ama bunlar lokal çözümlerdir. Bunlar köklü çözümler değil. Bunlar pansuman tedbirlerdir. Hadi diyelim ki, bir hasta gelir doktorsunuz, ağrı kesici, ateş düşürücü verirsiniz ama bu meseleyi kökünden çözmez. Bünyenin ihtiyacı olan minareli, neye ihtiyacı varsa onu hastaya kazandırmanız gerekir. Teşhisi doğru koymanız gerekiyor. Tedaviyi doğru yapmanız gerekiyor.
Çözümün yolu Mustafa Kemal Atatürk'ün açtığı yoldur, Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın ortaya koyduğu metottur ve bugün Hüseyin Baş liderliğindeki Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) parti programıdır. Vatandaşımızın buna evet demesi, destek vermesi gerekir. Bu olduğu zaman terör de biter, problemler de biter Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin liderliğinde dünya huzurlu ve yaşanabilir olacak. Çünkü mevcut kapitalizme göre kaynaklar sınırlıdır. Dolayısıyla kaynak paylaşım savaşları mutlaka olacaktır. Ben mi alacağım, o mu alacak; şu mu alacak bu mu alacak mücadelesi bir kavga sebebidir. Ama Haydar Baş'ın ortaya koymuş olduğu Milli Ekonomi Modeli ile, yani kaynakların sınırsız ihtiyaçların sınırlı olduğu gerçeğinden hareketle kavgalar olmayacak. İkram yarışı olacaktır, gönül kazanılacaktır.
İhtiyacımız olan tek şey “Açıl susam açıl” diyebilmektir.