Arayan Bulur
Dost-düşman herkese hayret ettirecek şekilde, hazinenin üzerinde oturan, fakat hazineden mahrum olan, kırk haramilerin durumuna düştük adeta.
Kara bulutların üzerimize çullandığı bu günlerde çok dikkat edilmesi gerekmektedir. Çakallar dumanlı havayı sevdiğinden, bu aşamada ülkenin malını götürmek isteyenler de olacaktır.
Mevcut idareciler ekonomiyi de bilmediklerinden, yönlendirilmeleri de kolay olmaktadır. Ekonomiyi bilmek demek, yurt dışındaki ekonomik uygulamaları bilmek, bu konudaki tezleri ezberlemek, ezberlenen metinleri bülbül gibi şakımak değildir. Şayet böyle olsaydı bu konuda çalışma yapmış akademisyenlerin memlekette en zengin olmaları gerekirdi ki, böyle olmayıp, bu insanların çoğunun iş hayatının dışında olduğunu veya iş dünyasında başarılı olamadıklarını görmekteyiz.
Ekonomi dünyasında başarılı olmak, o ülkenin koşullarını çok iyi bilmeyi gerektirir. İş dünyası tercümeye dayalı ezberciliği kesinlikle kabul etmez. Zaten IMF'nin, Dünya Bankası politikalarının başarısız olma sebeplerinden bir tanesi de budur.
Çözüm için neler yapılmaktadır?
Bizzat hükümet havlu atarak, işin başına Dünya Bankasında çalışan bir memuru getirmiştir. Aile efradı bile yabancı olan, Türkiye'nin şartlarını, dinamiklerini, hassasiyetlerini bilmeyen bu kişinin başarılı olması elbette beklenemez. Nitekim bu kişi de ülkeye faydalı olamadığı gibi, ekonomik göstergeler dibe doğru gitmeğe devam etmektedir. üstelik Derviş ile hükümet arasındaki diyalog ve haberleşme basın yayın aracılığıyla yapıldığı için kredileri de halk nezdinde puan kaybetmeğe devam etmektedir.
Basın ise, Amerika'dan gelen bu şahsı her fırsatta gündem etmenin gayretine devam etmektedir. Sanki bu millet hiç erken kalkıp iş başı yapmazmış gibi, “Derviş erken kalktı, toplantı yaptı. Derviş bugünde erken kalktı, tenis oynadı” ifadeleri bu millet için bir özellik taşımamaktadır. Bu millet inancı gereği zaten sabah namazı için seherlerde ve sabahlarda uyanıktır. Çalışmaktan korkmaz ve kaçmaz bir millettir. Şunu çok iyi bilmek gerekir ki, itibar erken kalkmaya değil elde edilen neticeyedir. Dolayısıyla basının başka balonlar bulup, millete takdim etmesinde faydalar vardır.
Bir takım siyasiler de kalkıp, hükümeti halka şikayet için mitingler düzenleyeceklerini açıklamaktadır. Halka şikâyete gerek yok. Halk zaten eğriyi de doğruyu da yaşıyor. Siyasiler şikâyet eden değil, çözüm üreten merciler olmak zorundadır.
Bazıları da, krizden çıkmak adına zaten vergi yükü altında ezilen vatandaşa biraz daha yüklenmenin değişik versiyonları üzerinde hesap yapmaktadır.
Bir başkaları da para gelsin de nereden gelirse gelsin mantığıyla memleketimizi kumarhaneye çevirmenin çalışmasını yapmaktadır.
Daha neler neler...
Çözüm için öncelikle milletimizi, vatanımız ve devletimizi tanımamız ve sevmemiz gerekmektedir.
Bizim en büyük zenginliğimiz yer altı ve yer üstü zenginliklerimizin yanında, insan kaynaklarımızdır.
İşte bu üçlü sacayağının devreye konması gerekmektedir.
Bu imkânları seferber edecek kadrolarda olması gereken temel vasıf ise, millî olması, milletin güvenini kazanması, millet ve devletin birliğini sağlaması, Türkiye Cumhuriyeti Devletini lider ülke konumuna taşıyacak projelerinin olması gerekmektedir.
Son sözümüz “arayan bulur” olacaktır.