Asgari ücreti değil, asgari ücretliyi konuşalım
Enflasyon ve asgari ücret tartışmaları gündemde en çok yer alan konulardan birisi. Bu da bir algı yönetimi olsa gerek. Sonucu belli olan bir konunun bu kadar uzun süreli tartışılması oyunun bir parçasıdır. Neden diyeceksiniz, çünkü ‘eti bellidir budu da bellidir’ yani ekonominin çapı ve çıtası bellidir. Ekonomiyi yıllardan beri yönetenlerin hali pür melali bellidir. Her ne kadar seçim ekonomisi uygulansa da sonuç üç aşağı beş yukarı bu seviyededir.
Açıklanan kasım ayı enflasyon rakamları da bir işaret fişeğidir. ENAG'a göre kasım ayında enflasyon yüzdesi arttı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre aynı dönemde çekirdek enflasyonunda ise yavaşlama izlendi. Asgari ücret hesaplamada bu ayın enflasyon değeri önemli bir yer tutuyor. Ne gariptir ki, kış ayının gelmesi ile giyim kuşam, ısınma masraflarında artışa rağmen enflasyon azalmışmış. Sosyal medyaya baktığımızda vatandaşın bu açıklamayı bir komedi olarak algıladığı görülecektir.
Maliye bakanı Sn. Nebatinin attığı tweet de bu kapsamda her ne kadar algı yönetiminde çağ atladıklarını gösteriyorsa da bu bir malumun ilamıdır yani bir itiraftır. Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler misali yurtiçi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE): % 132,06 diyor. İnsanlar bu açıklamaya son derece tepkili ancak daha ne bekliyorsunuz diye sormak gerek. Bu kadronun enflasyonda dünya lideri olduğunu bilmeyen mi kaldı.
Şunu da bilmek gerek, açıklanan enflasyon rakamları alım gücü yerinde olan kesimler için geçerli. %90 larla ifade edilecek olan dar gelirli kesimin enflasyonu değil bu açıklanan. Sabit ücretle geçinen insanımızın harcama kalemleri sınırlıdır bunu mutfak enflasyonu olarak da ifade edebiliriz. Bu rakamlara baktığımızda enflasyonun daha fahiş şekilde arttığı görülecektir. Bunu bilen hükümet pahalılığın sebebi alışveriş merkezleridir diye hedef saptırmaya devam ediyorlar.
Söylenecek sözü baştan söyleyelim. Prof. Dr. Haydar Baş hocamız bir konuşmasında hodri meydan demişti, ekonominin sorunlarını çözemezsiniz, enflasyonu düşüremezsiniz demişti. Çözemezler, çünkü bilmiyorlar, en iyi ihtimalle ezberden konuşuyorlar, gördüklerini yapıyorlar. Oysa tedaviden önce teşhis gelir. Doğru teşhis koyarsanız doğru tedavi yapabilirsiniz.
Öncelikle ülkemizde yaşanan enflasyonun sebebini bilmek gerekir. Enflasyon ikiye ayrılır birincisi talepten kaynaklanan enflasyon, ikincisi maliyetten kaynaklanan enflasyon. Biz biliyoruz ki, bugün enflasyondan bahis açılınca hep talep kaynaklı enflasyon varmış gibi konuşuluyor, buna göre tedbirler alınıyor. Talep kaynaklı enflasyonun varlığı kabul edilerek problemlerin çözümü için adımlar atılıyor, teşhis yanlış olunca çözüme ulaşılamıyor. Oysa Haydar Baş hocamız yaşanan enflasyonun maliyet enflasyonu olduğu tespitini yapıyor. Diyor ki, maliyetlerden kaynaklanan bir enflasyon var, yani bir sanayici, bir tüccar, bir esnaf elindeki ürünü pahalıya mal etmişse elbette ki bunu satış rakamlarına yansıtacak ve ücretini arttıracaktır. Eğer bunu yapmazsa elindeki ürününü maliyetinden daha aşağı satacak olursa işini, aşını kaybetmek zorunda kalır. Öncelikle bu temel nüktenin kavranması gerekir.
Asgari ücretin değil, asgari ücretlinin insanca yaşaması için atılacak ilk adım bu temel kuralı kavramaktan geçer.