Ata binmiş süvari, şahlandıkça şahlanıyor
AKP hükümeti uzun yıllardan beri hükümette bulunuyor. Hükümetin uzun süre başta kalabilmesinin sebebi ekonomide ‘istikrar’ sağlaması olarak ifade edilmekteydi. Öyle ya Atatürk’ten sonra bu ülkede Türk lirası döviz karşısında sürekli değer kaybetmektedir. Buna mukabil hükümet uzun yıllar TL’yi sabit tuttu. Dalgalı kura rağmen ülkemizde dövizin sabit tutulmasının elbette bir açıklaması vardır. Bunun sebepleri ayrıca geniş olarak da analiz edilebilir. Ancak özet olarak bunun açıklaması, borç almak, buyruk almak, siyaseten taviz vermek, maden varlıklarını peşkeş çekmek, çokuluslu şirketlere pazar olmak, emperyalist güçlere paralı asker olmak gibi nedenler sayılabilir. Bilinen bir gerçek vardır, taviz bir başka taviz getirir. Kişiden, devlete kendi gibi olmak, milli olmak esastır, aksi halde varlığın korunması mümkün değildir. Nitekim tarih bunun örnekleri ile doludur.
İpleri dış güçlerin elinde olan bir yönetim anlayışı ile artık yolun sonu görünmüştür. Hangi konu başlığını ele alırsak alalım. Bu akıbet değişmeyecektir. Vatandaşın sorunları o kadar çok ki… Mülteci konusu, güvenlik meselesi, dış politikadaki açmazlar, istihdam konusu, eğitimdeki açmazlar bunların hepsi ana gündem maddeleri ancak geçim konusu, satın alma gücündeki keskin düşüş bu sorunların önüne geçti. Döviz artışındaki art arda tarihi rekorların kaydedildiği ülkemizde yangın var. İlkin zor zahmet geçinen orta direk yanıyor, alt gelire sahip kesimin adı bile yok. Dövizdeki artış geçici olarak birilerinin işine gelebilir ancak gemi batarken ne kadar emniyetli olursa olsun kamaralarda batmaya mahkûmdur.
Son 20 yılımıza damgasını vuran AKP hükümetinin ektiği tohumlardan çıkan ağaç ve acı meyve bu iktidarın karnesidir. İktidarının ilk yıllarında yaşanan yalancı bahar ülkenin sahip olduğu rezervlerden ve algı yönetiminden kaynaklanmakta idi. Ancak bugün yaşananlar iktidarın makyajsız gerçek yüzüdür.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamız 1 Kasım 2015 Türkiye genel seçimleri sonrasında yeni bir döneme girildiğini artık Türkiye’de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını ilan etmişti. Bu yeni dönem hakkında "zifiri karanlık dönem" tanımlamasını yapmıştı. Haydar Baş hocamız daha öndeki yıllarda da karanlık dönem ikazlarını yapmış ancak gidişatını değiştirmeyen halk ve hükümet zifiri karanlık dönemin içine girmişti. Artık bu bir ikaz değildir bu bir realitedir. Bu tanımlamayı yapan Haydar Baş hocamız çözümü de göstermiştir. O kadar güçlü ışıklar tutmalıyız ki, bu karanlık gündüze tebdil olsun demiştir. İlgililer bütün bu tarihi açıklamaları kulak ardı etmişlerdir. Fakat bu tutumları tehlikenin boyutunu daha da arttırmıştır.
Yine Haydar Baş hocamız, hükümetin ekonomi yönetimi biz başardık döviz yükselişi artık tarih oldu diye en yüksek perdeden konuştuğu günlerde, tarihi ikazlarından birisini daha yapmıştı. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde partisinin İstanbul mitinginde yaptığı konuşmada "Bundan sonra dolar, ata binmiş süvari gibi olacak, sürekli artacak, sakın dövizle borçlanmayın" diye uyarmıştı.
Görüldüğü gibi bugün yaşanan zifiri karanlık tablo ve dövizin sürekli artışı sürpriz değildir. Hatta zifiri karanlık tablonun başında olduğumuzu da üzülerek ifade etmek isterim. Hükümet bir taraftan serbest piyasa ekonomisi kurallarını uygularken, diğer yandan kendi kafasına göre uygulamalar yaparak bir panik havası sergilemektedir. Ekonomide kontrolü elinden kaçırmış durumdadır. Aslında işin esasına bakıldığı zaman hiçbir zaman ekonominin ipini eline alamamıştır uygulamakta oldukları ekonomi paketini belirleyen hükümetleri öncesi Kemal Derviş'in uyguladığı Dünya bankası ve İMF talimatları ile şekillenen politikalardı. Kemal Derviş demek ana muhalefet demek ve muhalefet partilerinin ekonomi uygulamaları demektir. Kısacası için düşülen zifiri karanlık dönemden kurtuluşun yolu ne AKP ne de diğerleridir.
Kuvvetli ışık bizim dönemimiz başladı müjdesini veren Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın yoludur. Çözüm O’nun fikri iktidarının siyasi iktidara tebdil olması ile mümkün olacaktır. Bundan başka çözüm yoktur. BTP Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş Bey ve kadrosu Türkiye’nin tek çözüm yoludur.
Bu böyle biline!