Atatürk ve Anayasa Tartışmaları
Son dönemde artan bir şekilde Atatürk ve anayasa tartışmaları, ülkemizin gündemini meşgul ediyor. Bu tartışmaların odağında maalesef hükümetin yaklaşımları yer alıyor. Türkiye'nin birçok sorunu var: Ekonomik sorunlar, güvenlik sorunları, mülteci sorunu, ahlaki çöküntüler, dış politika ve bölgesel sorunlar. Bu sorunların yanı sıra trafik, tarım ve hayvancılık gibi kronikleşmiş meseleler de mevcut. Ancak, tüm bu sorunlar göz ardı edilerek sürekli olarak gündem değiştirilmeye çalışılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte Cumhuriyet'in kurucularını "iki ayyaş" olarak nitelendirmişti. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ise anayasanın ilk maddesinden son maddesine kadar her şeyin gözden geçirilebileceğini ifade etmişti. Yine AKP Milletvekili Mahir Ünal, “Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir” demiştir. Bu tür ifadeler, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı bir gündemin yükselmesine neden oluyor. HÜDA PAR da bu tartışmalara katılarak anayasanın 4. maddesinin kaldırılması gerektiğini savundu. Anayasanın değiştirilemez maddeleri arasında yer alan devletin temel esaslarını değiştirme çabaları, ciddi bir endişe kaynağı.
Bu tartışmalar, devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri, devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti gibi temel konuları kapsıyor. Devletin kuruluş felsefesi ve temel değerleri, bu maddelerle güvence altına alınmıştır. Türkiye, kolay kurulmadı. Bu topraklar Trablusgarp, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Anadolu'nun işgali gibi zorlu süreçlerden geçerek bu günlere ulaştı. Yüz binlerce şehidimizin kanıyla kurulan bu devletin kurucusu ve kurtarıcısı olan Mustafa Kemal Atatürk’ü yok saymak, milli mücadeleyi ve devleti yok saymak demektir. Bu, izah edilemez bir yaklaşımdır.
Bu noktada, konuşmayanlar da artık konuşmalı. Özellikle MHP, bu konuda net bir tavır almalıdır. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın bu konuda yaptığı açıklama, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı ve Cumhuriyet ile Atatürk'ü ve milletin dini inancını sahiplenmesi milletin gönlünde yer buldu. Ötekileştirme politikaları ile bugüne kadar gelen hükümet, artık bu politikalardan vazgeçmelidir. Bizim ötekileştirme lüksümüz yok. Birlik ve beraberlik içinde hareket etmek zorundayız. Bu ülkenin vatandaşları olarak bir aile, bir devlet ve bir millet olduğumuzu unutmamalıyız. Ortak paydada birleşerek güçlenmeliyiz.
Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatına baktığımızda, dini değerlere, ahlaka ve şerefe verdiği önemi görürüz. Atatürk, dine ve ibadete saygı duyan bir liderdi. Bu konuda, merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın yazdığı Hoş Geldin Atatürk eseri okunduğunda, bu gerçekler daha net bir şekilde görülecektir. Her cuma için, Atatürk'ün yazdırdığı hutbelerin halkın dini ihtiyaçlarına cevap verdiği bilinmektedir. Ancak bugün, bu değerler üzerinden bir kaos yaratılmaya çalışılıyor, oyunlar oynanıyor, tezgahlar kuruluyor. Ancak bu oyunlara gelmemek için değerlerimize, vatanımıza, Cumhuriyetimize, devletimize ve milletimizin birliğine sahip çıkmalıyız.
Bu süreçte önemli olan, liderimizin ve rehberimizin kim olduğudur. Çünkü "rehberi karga olanın gagası pislikten kurtulmaz" atasözüyle, yanlış liderlere güvenmenin sonucunu görüyoruz. Kendi değerlerimize, milletimizin geleneklerine ve devletimizin temellerine sahip çıkmak, geleceğimizi aydınlatacak yegâne yoldur. Bu noktada, Prof. Dr. Haydar Baş’ın eserleri bize rehber olmalıdır. Baş’ın kaleme aldığı eserlerde, millet ve devlet olarak sahip olduğumuz gücü daha iyi anlayabiliriz. Çünkü bu milletin en büyük düşmanı cehalettir. Cehaletten kurtulmanın yolu ise okumak, ilim tahsil etmek ve irfanla donanmaktır.
Sonuç olarak, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tüm bu sorunların çözümü, milli değerlerimize sahip çıkmaktan geçiyor. Birlik ve beraberlik içinde hareket etmeli, Atatürk'ün bıraktığı mirası korumalı ve cehalete karşı savaş açmalıyız.