Bandırma Gemisi Samsun'daydı

Bandırma Gemisi Samsun'daydı

Bandırma Gemisi Samsundaydı

Milletlerin hayatında dönüm noktaları vardır. İşte bu zaman dilimleri milletler için tarihi bir imtihandır; varlık yokluk demektir. Türk milleti olarak, dönem dönem bu imtihanları yaşadık;  kimisinde kazandık kimisinde kaybettik.
Osmanlının yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşu işte böyle bir dönemeçtir.

Samsundaydık
Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve kadrosu Samsun’da halk ile buluştu. İl il dolaşılıyor ve bütün karartmalara rağmen içinde bulunan durumun ciddiyeti millete arz ediliyor. Bu arada milli basının temsilcisi olan Yeni Mesaj gazetesi Nuh’un gemisi görevini icra ediyor. Bir Bandırma vapuru olarak Samsun’a çıkıldı. Her zaman olduğu gibi vatandaş onları bağrına bastı.

Dün
Tarih,  19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Samsun'a ilk adımı atıyor.  
O gün memleket işgal altındadır. Olumsuzluklar diz boyudur;  ama O inancıyla ve milletle bütünleşerek milli mücadeleyi başlatıyor. Türk milleti kendinden beklenen özveriyi ortaya koyuyor ve özündeki vatan aşkını mücadelesinde süvari ediyor.
Ardından milli mücadelenin öncüleri ile birlikte teşhisi bütün milletle paylaşıyor. Amasya tamiminde deniyor ki, "Yurdun bütünlüğü milletin istiklali tehlikelidir.
Ülkemiz ekonomik, siyasi, sosyal hatta askeri bir işgal altındadır."

Ya Bugün
Bugün de millet olarak tarihi bir dönemeçten geçiyoruz.
Bugün dünya adı konmamış bir savaş yaşıyor.
Savaşın ekseninde ekonomi var. Para politikaları var.
Sayın Baş ve kadrosu da Samsun’da aynı duyuruyu yaptılar. Amasya tamimini günümüze taşıdılar. Evet, işgal her tarafımızı sarmış ama Amasya tamiminin sözcüleri de hareket halindeler.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey yıllardan beri bu günleri haber veriyor. Haber vermekle kalmayıp çözüm yollarını gösteriyor.
Ama maalesef onu ülkemiz insanı değil de Ruslar dinliyor ve projesini uygulamaya koyuyor. Yıllardan beri uyguladığı Milli Ekonomi Modelinin (MEM) sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ı Rusya Parlamentosu Duma'ya davet ediyor ve onu kendi parlamentosunda dinliyor.  Biz MEM'i uyguluyoruz, daha çok uygulayacağız diyor.
Bunu gören ve duyanlar hayretler içerisinde, ‘eyvah’ diyorlar ‘bugüne kadar biz Haydar hocanın kıymetini bilmemişiz, meğer biz kitap yüklü merkeplermişiz’ diyorlar. Bazıları da duyulmasın görülmesin diye bilinmesini engellemeye çalışıyorlar.

Gelin bunun ne anlama geldiğini ifade edelim.
Özellikle basın yayının etkisiyle ülke üzerinde yoğun bir narkoz bulutu oluşmuştur. Milletimiz derinliğini ve basiretini kaybetmiş durumdadır.
Ortada bir hasta var. Bir de yanı başımızda bu hastalığa derman olacak ilaç var. Birileri bu ilacı görmezden geliyor, hatta bu ilacı hastadan gizliyor. Şimdi soralım, görevi ilacı hastaya göstermesi gerekenler dost mudur düşman mıdır?
Veya isterseniz günümüzün moda yaklaşımı ile soralım; bunlar Türk müdür yoksa nedir?